Pazartesi, Eylül 28, 2009

karga ile tilki




- kayganın ağzında peyniy vaymış, tilki ona şaykı söyle demiş, gaaak demiş, peyniy düşmüş, tilki yemiiişş
kuzu-bu:manyamışsın sen, beni yahatsız etme, saçına dikkat et, masaya ayak süyülmez







Tekneye binmeden 2 paket patlamış mısır alıyorsun, ininceye kadar mısırı bırakıp kalkamıyor. böylelikle turuna keyifle devam ediyorsun. nihahhahhah

Cuma, Eylül 25, 2009

çok çok özledim







-amcamı çok çok özlemedim, açudeyi çok çok özlemedim.

-kimi özledin annecik?

-göksucuğumu çok çok özledim, nustapa dedemi çok çok özledim


halbuki açudeyle amcası çıldırıyor onun için,zilli kızım. çok seviyor aslında ama gıcık işte kanında var.

onları daha fazla görmesini çok isterdim, akrabalarından uzak büyümesi hiç hoşuma gitmiyor. ama yapacak birşey yok. gerçi görmese de hamen kanı kaynıyor, en ufak yabancılık yapmıyor, kan çekmesi bu.

tekne turunun fotoğrafları yukarıda, bu soğukta manyak mıyız? ama çok güzeldi. hayal kurduk; hemşürem dedim asude'ye, boğazdaki yalılarda altlı üstlü otursak, bahçemizde kahvaltılar hazırlasak ne güzel olurdu. o da katıldı tabi bana ama gülmekten :) yok yok hayalime ortak oldu. hayal işte, o da paralı değil ya. sabah kalkıp yatak odanın sürgülü camını açıp boğaz havası alıyorsun, nasıl ama!!!
hayvansever kuzu kediyi nasıl da okşadı. ben dokunamam doğrusu, ama onun sevmesine bayılıyorum. kediden birkaç dakika sonra da hayta adlı bir köpeği sevdik birlikte, çok tatlıydı, köpekleri seviyorum.

atlıkayınca







Çok güzel bir bayram geçirdik, hep birlikte. kalabalık olmazsa bayram sanki bayram olmuyor (filcik sen okuma) o kadar kısa geldi ki, keşke daha fazla zamanımız olsaydı. amcamız, dedemiz, açudemiz ve göksucuğumuzla bol bol gezdik. bostancı'daki lunaparka ve tabi ki aşkımla mekanımız olan ortaköy'e. lunaparkta neye bindik, tabi ki atlı kayıncaya. kollarına bağladık uçan balonları, babası kuzuya aydedeli almış tesadüfen. bayıldımm deyip durdu. atlıkayıncada birlikte bağırdık; "çok mutluyuz, çok güzel"
kuzu-bu:
-sen annenin fıstığı mısın?
-hayıy ben annenin fıstığı değilim, atlıkayıncasıyım!!!

ve mutlu son...





aşağıda görünenler kuzuyla göksucuğumun bayram hediyeleri. dışarı çıkarken de yanımızda götürmek zorunda kaldık. hala en çok onlarla oynuyor.
Beklenen an geldi çattı, ablacığı nihayet evimize teşrif etti. sabah gözlerini açıp göksu nerde diye sordu. karşılaşma anları videolarla kayıt altına alındı, çok komik. benden başka şahit de yok, üzgünüm nihahhahhahhah. videoları koyup koymayacağıma da karar veremedim, çok uzun. ama çook hoş.
kuzu'nun 4 günü;
  • evde bile elele gezildi, koşuldu.
  • 1 numara olan dedecik'e 3 gün boyunca hiç pas verilmedi, kucağına gidilmedi.
  • her fırsatta ablanın kolu, bacağı, yanağı, neresi müsaitse öpüldü.
  • bilinen ne kadar şarkı varsa ablaya söylemek suretiyle marifetler sergilendi.
  • ablayla yumurta boyandı, tırtıl yapıldı (senin-benim kavgası da dahil)
  • tüm oyuncaklar tanıtıldı.
  • ablanın yaptığı herşey taklit edildi.
  • çığlık atmak öğrenildi (ay çok fenaa)
  • abla toyikiye götürüldü, mekanlar tanıtıldı.
  • kitabevine götürüldü, kitap alındı.
  • oyun merkezlerinde abla neye binerse binildi.
  • abla gözden her kayboluşunda ağlandı, her bulunduğunda da düğün dernek kuruldu.
  • ablan yarın gidicek annecik, evine, ünye'ye gidicek, okulu başlıycak dediğimde gitmiycek diye itiraz edilse de, ertesi gün çok olgun bir şekilde ablasının evine gittiği, onunla çok oyunlar oynadığı ve çok özlediği, karşılaşılan herkese anlatıldı.
  • dedecik yine 1 numara oldu (tabi ki benden sonra hahhahhah)

göksu gelmeden...

hepiciğine de götürdük ablacığını, coming soon!

misss gibi


anne gibi saralım havlumuzu


Bir süredir banyoya girmekten nefret ediyorken, bendeniz kuzuyu banyoya fena halde alıştırdım. şimdi kendi ısrarla banyoya girmek istiyor, ben sokmuyorum hahhahhah
Birlikte yıkanıyoruz. duşu kendi tutacak mutlaka, buurrrrr yapacak. sonra banyo arkadaşlarımız ali, ördek, şirine mutlaka kovalarındayıkanacak, kovaya su doldurulup üstümüze boşaltılacak. sonra dalin isteriz şarkısı söylenecek, en sonunu incecik bir sesle ve şımararak. çıkarken de mutlaka boynozumuz giyilecek ve giyerken kurduğumuz cümle standart;
-kemeyimizi bağlayalımm (ya unutursak!!)
Dün akşam banyoya girmek için hazırlıklarımızı yaptık, güle oynaya kıyafetlerimizi hazırladık. üstümüzü çıkarırken çok eğleniyoruz her zaman, yine gülüşürken yüzüme bakıp durdu;
-çok mutluyum!!
ya ne desem, ben de ben de...

oyuncu maymun


sen de minicik bir yavrusun kuzuuu


yapboz delisi;
-tahtalayı yapalım annee, gufiyi yapalım



tweety çantamız olmadan şurdan şuraya gitmeyiiiz

kuzu-bu:su içerken;
-eylül nefes alarak iç suyu babacık.
-almıycam nefes!!!
kuzu-bu II:
-hadi annecik, dışarı çıkıcaz, yeni pantolonunu giyelim, çok güzel bak
-giymicem işte, giymiceeem (pantolon yere fırlatılır ve kendi istediği -genelde kovboy kotuyla uğurböcekli tişörtü- giyilir, rahata erilir)



Perşembe, Eylül 24, 2009

enerji patlaması

bu kıza hamileyken enerji içeceği falan içmedim ama!! annesi kılıklı, bir saniye duramıyor...

enerji patlaması-2

enerji patlaması-3

enerji patlaması-4

görkem dayı çizdim, nilsu çizdim!!!!!

enerji patlaması-5

enerji patlaması-6

enerji patlaması-7

enerji patlaması-8

enerji patlaması-9

teyzeme...

24 kasımda yok öğretmenler günümü kutlamadınız, yok unuttunuz falan deme rica ederim. kuzu erkenden kutluyor. anaa babaaa... ikoncan!!!

minik kuğbaaa

Çarşamba, Eylül 23, 2009

bana gülücük mey...


sen hep bana gülücük mey annecik, güzel yüzün hep gülücüklerle dolu olsun. insanlar seni hep gülümsemenle ansınlar, etrafına neşeler saç emi! bana verdiğin mutlulukların binde birini versen yeter be kuzucuk...

sportif

çok sportif kendisi; mekik, şınav, maraton herşey mevcut bizde. düzenli spor, her akşam, embe gelince, göbüşü eritmek lazım...

Çarşamba, Eylül 16, 2009

geleneksel cumartesi eğlencesi II







Bunu cumartesilere özel bir hale getirip gelenekselleştirsem, yıllaaar yıllaaar sonra bile anneler çocuklarına cumartesileri farklı maymunluklar yapsa, çocuklar çok eğlense, ben öldükten sonra da eylül ayının 2. cumartesi günü "cumartesi eğlencesi" günü kutlansaaa, hayat bayram olsaaaaaaa
Tamam tamam, ciddi olalım -sulu muyum neyim?- sabah çok eğlendik, resimdeki suratı birlikte yaptık. fondöten (süzme yoğurt) sürdük önce modelimizin güzel yüzüne. yeşil (biber) gözlerinin etrafına siyah maskaramızı(zeytin) geçtik. okka gibi burnunun (sosis) altındaki güzel dudaklarına kıpkırmızı (küçük çilek reçeli) rujumuzu sürdük. gelelim saçımıza; bu güzel modern kesim (rendelenmiş kaşar) eylül hanımın tokasıyla tamamlandı. ve ortaya bu sarışın afet çıktı, hepsi de kuzunun midesine indi. (afiyet olsun, keşke yesin)(tam anne oldum, çıldıriciiimm)ve tabi ki yumurta boyama, vazgeçilmez oldu. göbüşünü yiyormuş kuzucuk.
Bu eğlenceli zamanın mutlaka mahvolması lazım değil mi. mutlu başlayan türk filmleri gibi, hep bir kötü adam çıkıp kıza... bizim kötü adam çanakkale domatesi. 48 kilo, 6-7 poşet kadar, kıpkırmızı, kilosu 1 lira. suçu, akşama kadar beni meşgul etmek. yaaa akşama kadar. tam 27 kavanoz oldu. halam olsa "HAY GİDİM HAY" derdi, canııım. günsel gel de sana da yapalım kız, gerçi sen çoktan yapmışsındır ya, gayretli halam benim :o) kışın mevsimi olmayan sebzeleri eve sokmayan bendeniz, buna katlanmak zorundaydım. iyi de oldu. ağız tadıyla yeriz inşallah...
Cumartesiler sadece sabahtan oluşmuyor tabi ki; akşam da eğlencemiz civcivle sürdü. çok sevdiği şeyler olunca kuzu şöyle diyor; "bayıldımmm" civcivin göbüşü, totişi, kafası, gagası ayrı ayrı yendi. ohhh yarasın....
kuzu-bu: istediği birşey olmadığında ağlarken, gözünden yaş bile gelmiyor diye dalga geçiyordum, en son ağlarken, "gözümde yaş vaaar" diye ağladı, koptuk!!
kuzu-bu II: bir de artık ağlarken dikkat çekmek için "karnım ağrıyooo" diyor, ilacı ilgi, kucak. zaten yemek yaparken, anne sen iş yapma, iş yapma diye eteğime yapışıyor, alışmış çocuk, hep oyun, oyun, oyun

tıp kitapları okuyoruz...








doktor oldun ama kitap okumayı ihmal etmiyorsun kuzu. hop hop, top top ve zıp zıp hasta olmuşlar, doktor möö onları muayene etmiş. okuduğumuz kitapta da doktor var, ay bu kız çıldırdı, doktor mu olacak, aman allahım!!!

resim defteri yetiştiremiyorum anacığım, boya boya nereye kadar. atam çiz, ayıcık çiz, gitay çiz, bağlama çiz, babanneyi çiz, öyetmen çiz, çiz babam çiz. dikkat, boya yaparken bile steteskop boynunda, aşk bu aşk...

Salı, Eylül 15, 2009

muayene


kulağında steteskop (adını da biliyor) sıradan muayene, sanki ssk hastanesinde doktor. aldığımız gün heryere boynunda steteskopla gittik. o akşam babasına kapıyı "ben doktor oldum" diyerek açtı. kuzenlerine çekti besbelli...

Pazartesi, Eylül 14, 2009

köpek klimaya çıktı

bir köpek tutturmuş, yarım saat anlattı;

-köpek eve deldi, duvaya tıymandı, klimanın üstüne çıktı, saklandı. sonya züyafa deldi, mutfağa deldi, saklandı. köpek mısıylayı yedi,,,,,, nasıl bir hayalgücüyse hiç durmadan anlattı. burada da teyzesine kısa bir özet geçiyor...

Salı, Eylül 08, 2009

dolphinarium





pazar günü orayı da hakladık nihayet, yunus gösteri merkezi. iyi ki gitmişiz, kuzu o kadar sevdi ki. yunusları hayran hayran izlerken, bir yandan da patlamış mısırını didikliyordu. hele 750 kiloluk morsumuz sara çıkınca ortaya, ağzı açık, pürdikkat izlemeye başladı. o koca hayvan da öyle sevimli çıktı ki, "buyaya delsin, öpücem" demeye başladı kuzu. tavsiye ederim, gidip görünüz.
hamiş: naylonla sanki anlaşmışız gibi onlar ölmüşleri, biz canlı hayvanları görmeye gitmişiz beee

muhteşem

cumartesi eğlencemiz...




sabahın köründe kalkıp, hemen oynamaya başladık. ne kadar çok zaman geçirirsek o kadar kar. önce yatakta sevişme faslı. koynuma bir yatışı var ki, kuzum. bakıp bakıp, anne bugün işe ditmiceeeekk...
hemen mutfağın yolunu tutup öğrendiklerimi bir bir yapmam ve kuzuyu mutluluktan çıldırtmam lazım. sevgili gül ablanın :) sayesinde öğrendiğim penguenleri yapmak için zeytinlerin göbüşünü yardım, krem peynirle doldurdum ve havuçtan gaga ve ayak yaptım, kürdana kızım geçirdi. nasıl olmuş? güzeeel. yumurtayı da birlikte boyadık. katı yumurta yemeyen kuzu, göbüşünü de yiyelim diyerekten tamamını olmasa da yedi. cumartesilere bayılıyoruuuzz
hamiş: dün akşam eve gittiğimde, kucağıma oturdu ve öpme sevme faslından sonra bana "naber?" dedi, sınıf arkadaşım ya!!!

aakadaşlaya götüyüy müsün?







cuma akşamı sü'cüğüme iftara gittik, felaket bir trafik eşliğinde. vardığımızda ezan okunmuştu. betüş, cemre ve elif bebek bizi bekliyorduuu. bir gün öncesinden gitme hayallerine başlamış ve akşam eve gittiğimde aakadaşlaya götüyüy müsün diye yalvaran kuzu çok memnun görünüyordu. betüşe yaklaşmaya çalışıyor, ama betüş öyle ciddi ki (fotoğraftan da görüleceği gibi). sonradan açıldı tabi, baktım canciğer kuzu sarması olmuşlar, öpüşüp duruyorlar. elif bebek çok büyümüş, çok tatlı olmuş. bir de nazlı, hep kucakta olacak. (2 yıl öncesine döndüm birden, aman tanrımmm) eylül, elif nereye gittiyse oraya gitti hep, gölge gibi peşinde. elini tutmak, onu sevmek istiyor. cemre ise zaten yeni bir kardeşe belli ki zor alışıyor, kardeşi sevildikçe kıskanıyor, evdeki herkes o üzülmesin diye gayret ediyor. güzel bir geceydi, yemekler (içli köfte, olsa da yesek) harikaydı. kendisine ettim ama buradan da söylememin zararı yok, teşekkürler sü'cüğüm

babası almaya geldiğinde sü'nün kucağından inmedi bir türlü, betüş'e cemre'ye gitmeyin diye yalvaracaktı zilli. zor ayırdık. arkadaş delisi. şimdi sorduğumda doğumgününe önce elif'i, sonra betüş'le cemre'yi mutlaka çağıracakmış.
akşam almış kulağına telefonu,
göksu doğumgünüme gel, tamam
açude doğumgünüme gel, tamam
dötan doğumgünüme gel, tamam
cemil dede ..... ay yazamıyorum, aklınıza kim gelirse...

betüş, cemre, eylül

Pazartesi, Eylül 07, 2009

palyaçooooo

ben küçükken hiç palyaço diyemedim. palyanço diyerek geçti... ama şimdi bu boklu badi palyaçonun ne olduğunu biliyor ve hep palyaço çizelim istiyor. yine bir akşam ben yani sevgili teyzesi ve annesinin kanı kurtlandı. eylül hanımı eğlendirelim dedik. annesi seni palyaço yapalım mı dedi ve bir şapka yapmaya başladı. ben de hemen aldım boyaları elime ve kızımın yüzünü çizmeye başladım. -öğretmen olmanın avantajları:)-
çizerken sesini hiç çıkarmıyor zilli hanım. başka bişey olsa kıçını yırtar. koşarak aynaya gitti ve başladı gülmeye. nasıl hoşuna gitti anlatamam. yukarı çıkıp moyuk dedeyle nanneye de gösterdik. elimi hiç bırakmadı. aynaya gidelim de aynaya gidelim. ıhhh ıhhh diye sırıtıp göbeğini öne fırlatıp duruyor. bu hareket dakikalarca tekrarlandı. ben de aynısını yapmak zorunda olduğum için delirdim elbette. aşağı indik. eee artık uyuma zamanı. kızım yüzünü silelim deyince kıyamet koptu. sildirmedim. sabah da çizerim diye zor ikna ettim. sabah uyanır uyanmaz
-teyze palyaço dedi hemen çiziverdik. ama çok yakışmış değil mi kızıma. kuzum benim. o kadar mutlu ki yuvasında, ailesiyle. hep diyorum allah bu şansını sonuna kadar sürdürsün diye. kurban olur teyzesi onu yaradanlara...
teyze nereye gitti?
kastamoya...
minik kuşum. seni çok seviyorum. emin ol bu yazıyı okuyanlardan daha çok ve ölene kadar. sen benim hep kara gözlü minik kuzum olarak kalacaksın.
palyaçooo

tıytıl



tırtılımız nasıııl, balonlarla yaptık kuzuyla. güzel de bir surat çizdik. bir de boynuna ip bağladık, koştur koştur gezdirdi tırtılını hanımefendi. yatarken bile tırtılını sordu, onunla uyumak istedi.
hamiş: saç tasarım; aydoş