Cuma, Aralık 31, 2010

rapunzelll

şişşşt, sakın söylemeyin, sürpriz. çok istediği rapunzel bebeğini aldım, bu gece ağacının altına koyucam. dün akşam vermemek için kendimi zor tuttum. bu kuzunun istediği ilk bebek. büyüyor mu ne? kocaman yemyeşil gözleriyle öyle sevimli ki. beni de oynatır mı?
yarın da filmine gidelim dedim, iyi mi? :))


Perşembe, Aralık 30, 2010

2010'un son fotoğrafları bunlar. çok büyüdü benim kuzum, tipi çocuk oldu sanki. konuşmalarsa fena, öyle zilli öyle dilli ki. posta koymalar, laf çarpıtmalar. hatta salaklar, deliler ufff. kendime çekidüzen vermeliyim, vermeliyim, vermeliyim...

irina!!! :)))
sensiz olmaya nasıl alışırız, alıştırmasan :))
hem bak bir gün gittin kuzu küstü sana, tavır yaptı. seni istemiyorum diyor dünden beri, oysa ünye'ye gitsin mi halise deyince, hayıııır.



dilerim mutluluğun sınırlarını zorlayalım bu sene, dilerim...



Çarşamba, Aralık 29, 2010

hazırladık, postaya verdik bile :)





bir fıstık dünyaya geldi cumartesi. doğumunu görebilmeyi çok istedim ama istanbul trafiği izin vermedi.
 güzel yaşların olsun zehracık...

Salı, Aralık 28, 2010

kim acaba?

"Eskiden kadin olmak daha kolaydi.


Kadinlar sadece evde olur, yemek yapar, cocuk bakarlardi.

Sadece esinin geliri dusukse kadin calisirdi ve calisan kadina acinirdi.

Kadin calisiyorsa, evine bakamayacagi dusunulurdu,

Zaten kadin bekarken calisiyor idiyse bile evlenince evinin kadini olurdu.

90'li yillara gelindiginde kadin sadece evde olmak istemedi, artik

Calismak ekonomik olarak ozgurlesmek istiyordu.



Once universite okumaya ,sonra calismaya basladi. Bu kadinin hosuna gitmisti.

Calisiyor, istedigi gibi harciyor, geziyordu.

Artik calisan kadin evli olmak degil bekar olup gununu gun etmek istiyordu.

Yasasin ozgurluk...



Calisan kadin artik iskolik olmustu, calisiyor ve yuksekliyordu.

Zirveye ulasmisti. Bircok sirkette once orta kademe, sonra ustkademe yonetici kadın oldu.

Doksanlarin sonuna gelindiginde sirketler yalniz ve iskolik 30lu yaslarinda kadinlarla doluydu..

Bu calisan kadina yetmedi, citayi biraz daha yukseltti.



Artik hem evli ve hem de basarili calisan kadin olmaliydi.

Calisan kadin etrafina bakindi. Basarili, parali koca adaylari gozden gecirildi.



Adaylardan kel, sisman ve kisa boylu olanlar hemen elendi.

Ince ruhlu, saraptan anlayan, 14 Subat'ta muthis surprizler

Yapabilen, kimsenin bilmedigi yerlerde basbasa tatillere goturen, yasamayi

Seven ve bol bol espiri yapanlar hemen kapisildi.

Yurt disindan gelinlikler getirtildi. Otellerde muhtesem dugunler yapilip, Maldivler'e ya da Bali'ye balayina gidildi.



Balayindan sonra calisan kadin hizla is basi yapti.

Gunduzleri toplantidan toplantiya kostururken artik aksam yemegini de dusunmeye baslamisti.

Aksam NE yenmeli, nereye gidilmeli, esinin gomlekleri, pantolanlari utulu mu, kiyafetleri kuru temizlemeciye

Gitti MI geldi MI, marketten alinacaklarin listesini cikar, is cikisi gital, eve gel, aksam yemegini hazirla....



Calisan kadin artik mutluydu. Gece yatagi sicacikti.

Uzulunce derdini paylasan, hastalaninca ona bakan, aglayinca destek

Olacak bir omuza, goz yaslarini silecek sevkatli ellere sahipti. 15 saat

Kosturmak kadina viz geliyordu. Etraf bu sekilde kosusturan, ev ile is

Arasi cift vardiya calisan Kadinla doluydu.



Zaman geciyordu. Calisan kadin 35 ine yaklasiyordu.

Biyolojik saati 'be bek, be - bek' diye uyari vermeye basladi.

Evet calisan kadin hemen cigliklar atmaya basladi 'Bebek de yaparim kariyer de ' diye...

Calisan kadinlar hemen sosyetik kadin dogumcularin randevularini doldurdular.

Calisan kadinlar ajandalarina ve islerinin temposuna

Uygun zamani secip hemen mikroenjeksiyonla bebek yapmaya basladilar.

1-2 ay sonra guzel haberler sirayla gelmeye basladi,calisan kadinlar ham ileydiler.



Calisan kadin hem hamile, hem guzel olmak istedi.

Hemen diyetisyenlere kosulup, ozel hamile diyetleri alindi, bol bol

Kivi yenmeye baslandi. Eskisi gibi tatli, tursu, borek, Erik aserilmiyor,

Karpuz, kivi ve mango isteniyordu gecenin bir yarisi eslerden.



Calisan kadin cocugunu eski usul buyutmeyecekti. Hemen onlarca

Hamilelik, bebek buyutme kitaplari alindi, bir cok Internet

Sitesine uye olundu, Yoga ve Anne-baba kurslarina yazilindi.



Calisan hamile kadin artik gun gun takip ediyordu bebeginin gelisimini.

Bugun 43. Gun, bebegim uzum tanesi gibi... 59. Gun, parmaklari olustu... 89.

Gun, bugun ilk defa hickirdi... 210 uncu gunden sonra artik bebegin

Matematik zekasinin artmasi icin Mozart dinletilecek... Sonunda mutlu gun geldi.

Calisan kadin artik anneydi. 3-4 aylik izinden

Sonra calisan kadin oldurucu diyetlerle zayiflayarak incecik bir sekilde isbasi yapmisti.



Artik basarili bir yonetici, iyi bir es ve Anne olarak 24 saat calisiyordu.

Bebek buyudukce, sosyallesmesi icin calisan kadin cumartesilerini

Cocuguna ayirdi. Artik tum anneler topluca etkinliklere katilmaya

Basladilar. Yas gunu partileri, tiyatrolar,piyano dersleri, basketbol,

Tenis ve yuzmekurslarinin biri bitiyor, digeri basliyordu.




Calisan kadina bu DA yetmedi. Artik hem calisiyor, hem

Iyi bir es olmaya gayret ediyor ve hem de annelik yapiyordu. Calisan

Kadin citayi birkez daha yukseltti.

O artik evinde katkisiz, saglikli ekmekler, receller yapmali,

Organik gidalarla, vitamini bol sebze yemekleri hazirlamali,

Cocuguna ve esine ozel gunlerde pastalar yapabilmeli, bu pastalari cok guzel susleyebilmeliydi.

Butun calisan kadinlar yemek yapma kurslarina kosmaya basladilar.


Evlerine ekmek yapma makinalari aldilar,

Toplanti aralarinda bir birlerine yemek tarifleri vermeye

Basladilar, 'Dun nefis bir cavdarli ekmek yaptim, istersen tarif ini

Vereyim 'Ben de hafta sonu harika bir pasta yaptim. Evdekiler bayildi. Bir

Aksam gelin de size de yapayim' Bakalim calisan kadin bundan sonra citasini nereye yukseltecek?



Gelelim erkege...

Bu surec icerisinde calisan erkek ise citasini hic yukseltmedi.

80 lerde, 90 larda ve 2000 lerde hep TV izliyor,bira iciyor ve maca gidiyordu...

ne zevk ama! helal olsun bu erkeklere demek istiyorum. dert yok tasa yok...

çenebaz ve enne'ye teşekkürler, bayıldım!!!

Cuma, Aralık 24, 2010

iyi gelir...

bol muhabbet, bol kahkaha! kapanışta midye tava, kokoreç nasıl ama!
7/24 yaşayan caddede dopdolu birkaç saat yaşadık biz de, kız kıza...
ohh ne iyi geldi :))
gece yine uyumadım ama çok mutlu kalktım. kronik yorgunluğum hatırlatmadı kendini. yol boyunca araba kullanırken gözüm hep gökyüzündeki muhteşem manzaradaydı. sanki bahar gelmiş, içim kıpır kıpır. 

Perşembe, Aralık 23, 2010

benden...

  


  
photoshop sağolsun, yuvarlanıp gidiyoruz. asıl bombayı koyamam sahiplerine ulaşmadan!  postaneye gitmeyeli ne kadar oldu acaba, ya da bir kart veya mektup almayalı ahhh ah...neyse, belki birilerinin işine yarar diye koyuverdim işte...
"anne, ıspanak ingilizce nasıl söylenir?" sorusundan yola çıkarak "ı want drink water" lara gelen muhabbetimizin water'i çıktı. her dakika su mu içilir, bir yabancı dilimiz eksikti!!
ha, bu sıralar herkesin soyadı uyar, bilginiz ola.

Çarşamba, Aralık 22, 2010

anaokulu arayışı BÖLÜM 1

Anaokulu arayışlarına girmiş bulunuyorum! dün akşam iş çıkışı eylemlerime başladım. ismi lazım değil m.k. anaokulu, internet sitesi albenili, ilk görüşte güzel, kurucusu hanım da çok hoş biri. muhabbet güzel, aldığım yanıtlar tatmin edici, kadından aldığım elektrik de iyi. yalnız girdiğim andan eve gidene kadar burnuma dolan bir yemek kokusu ki gayet rahatsız edici. hadi bunu sonra düşünürüz gerisine bakalım diyorum içimden. yukarı çıkınca odaların gayet küçük olduklarını görüyorum ve biraz sevimsiz geliyor. okulu gezdiren öğretmen takmış eğitime. bizde az oyun var, çok eğitim var bla bla bla. iyi de 3 yaşındaki çocuğun oyuna ihtiyacı var en çok, arkadaşa, eğlenceye. zaten oynarken öğrenir ne var ne yok. keşke sokaklarda büyüyebilse size getirir miydim ben kuzumu. itiraza yeltenmiyorum bile, onlar öğretmen, sen ne biliyorsun ki.
 Herşey bir anlık hayatta, verdiğimiz kararlarda.  gördüğüm şey kararımı o anda vermemi sağladı. çocuk servis pencesindeki bardağa uzandı, o senin bardağın değil dendi. harika, çok iyi. bu sırada konuşuyoruz. mutfakla ilgilenen kadın bardağı lavaboya döküp çocuğa aynı bardakta su koymak suretiyle benimle konuşmaya devam. e hadi gitme vaktidir dedim anında! üstelik çocuk grip gibi. olmasa da farketmezdi ya neyse.
 çizdim üstünü
denetimlerim devam edecek, korkun benden beylikdüzü anaokulları, hahhahhah

Salı, Aralık 21, 2010

eylül van gogh

biliyorum birbirimize çok iyi geliyoruz annecik. dünkü kötü haberler, içimdeki sıkıntı.. eve öyle gittim ki, yüreğim daracık. kapıyı açmanla anladım, herşeyin üstüne pembe tozların örtüleceğini. pırıldayan gözlerin kılavuz oldu bana. müziği hazırladık önce, enn  sakininden, jehan'ından. hazırladık şövaleyi, suluboyayı, fırçaları. boşalttık sıkıntıları bir bir. ohhh dedim denizi boyarken, içim açıldı. ağaç, tatil, sünger bob derken baktım bir dolu sanat eseri :p çıkmış ortaya. "hadi bir de sergi yapalım, ne dersin?" soran gözlerle baktı tabi önce. hazırladık davetiyeleri özenle. şöyle de bir dizdik mi resimleri, tamamdır. ilk kişisel sergimiz hazır, tataaam
ilk kez elleri yuvarlak değil, 3 tane parmağı var zavallının.bu sıralar çizdiği her çocuğun müstehcen  yerleri itinayla yapılıyor. burada belli değil şükür, kıyafetteki düğmelere karışmış.
ha bir de canavar çıktı bugünlerde.
"anne, bu dünyada gördüğüm ennn büyük, en korkunç, tırmık sesi çıkaran canavar var orada"
senin dünyanı yesinler kuzummm





bir de geceleri uyusam tadından yenmezsin. onun için mi dikiyorsun beni ayağa, nazarım değmesin diye mi ha söyle?

Cuma, Aralık 17, 2010

damat :p

müstakbel damadım! ona oyuncak diyen olmasın sakın! oyuncak değilmiş, kuzunun aşşşkıymış, peh

meraklı minik için kanguru olduk bu kez. yatana kadar yavrusu karnında zıp da zıp.


bitmek bilmeyen cuma. offf diyorum, offf

Perşembe, Aralık 16, 2010

mmmm, çikolata

dört parmağı ağzına sığar mı insanın, öğürtmez mi?
topları yaparken, malzemeye bulama görevinde üstün başarı gösteren kuzu, israfı hiç sevmediğinden olsa gerek, ellerine bulaşan bilumum çikolata, hindistan cevizi ve bisküvileri, ellerini neredeyse bileklerine kadar ağzına sokarak mideye indirmeye çalışırken yakalandı. uyarılara kulak asmayan eşek kafa, baktım kaseyi avuçluyor. öyle büyük mutluluk pırıltıları varken gözünde, hadi dibini yiyelim dememle ortalık çığlıklara ve gülücüklere kaldı. kollar, surat, yerler... onlar yok fotoğraflarda. benim başım kel mi (ben de nişataşı çocuğuyum :))) diyerek daldım kaseye elbet. bir kez daha ispatlandı çikolatanın mutluluk hormonunu coşturduğu. yiyelim, şişelim :))

Çarşamba, Aralık 15, 2010

:) / :((



geceleri yatakta hayal kuruyoruz bazen. gözlerimiz kapalı, yüreğimizi dinliyoruz. genelde birlikte tatil hayali kuran kuzu, özlemi depreştiğinden olsa gerek, sude'lere gitmeyi hayal etti. bu kadar zor muydu yahu bu hayali gerçekleştirmek. bu kadar yakın oturuyorken bunun bir hayale dönmesi yine üzdü beni. ee klasik büyükşehir insanları. yorgun argın eve gel, kalan azıcık zamanında ihtiyaçlarını gider, çocuğunla ilgilen, evle ilgilen, ilgilen de ilgilen, uykun da geldi zaten. zaman mı kalıyor iki insan yüzü görmeye, rezalet! ahhh yine küçük yerde yaşama özlemlerim sarıp sarmalamadan beni, mutlu fotoğraflar koyup bitirmeli.




yuva zamanı geldi sanırım, kulaklarımda hep bir alarm sesi...
arkadaş
arkadaş
arkadaş

* pazar günü ağlayası burnunda, A desek küsmeler, B desek dudak bükmeler. öğleden sonra çıkardı ağzındaki baklayı;
-anne, yarın ciciannem mi gelecek?
-evet annecik
-yani yarın sen işe mi gideceksin?
-evet annecik
-gitme anne, n'olursun, işe gitme, lütfen
-annecik gitmek zorundayım, çalışmam lazım.......................(ah ne zor bu kısmı)
-iş yerindeki teyzelerim seni mi özlemiş?
beni senden, seni benden daha fazla kimseler özleyemez kuzum, kader utansıııın!!!

Salı, Aralık 14, 2010

bakış açısı


-eylül, biz nasıl bir aileyiz?
çok mutlu gibi bir cevap bekleyen biz zavallılar,
-komik ve azgın bir aileyiiizz :))))
cevabıyla hep birlikte gülmekten kırılırlar
***
yukarıdaki GÜNAYDIN bir dolap kitap'tan. yazarın kendi resmettikleriyle çok sevimli birşey çıkmış ortaya.  fiyonk da yakıştı canım :)

Cuma, Aralık 10, 2010

rengarengarenk...



rengarenk boyadı kuzum, gönlünden hangi renk geçerse. suluboya, pastel, kuruboya. elinde yapıştırıcı bu aralar, sürüp sürüp kağıtlara dolaplara yapıştırmalar, cık cık cık. hadi bunları yapıştıralım dedim, biraz tatmin oldu sanırım. renkler yeterli gelmedi galiba, ne kadar kartı varsa çizgi film karakterli akvaryumun üstüne, etrafına. şimdi çok güzel oldu anne!
taç da yaptıklarına uygun olsun diye takıldı, rengarenk!
anne, benim sevdiğim şarkı da rengarenk!

Çarşamba, Aralık 08, 2010

deniz doldurduk içimize...

bu kadar geriden geldiğim için kendimden nefret ediyorum. ama bazen elim gitmiyor klavyeye...
cumartesi sabahın köründe çıktık yollara. elimizde simit ve poğaçalarla. sahil öyle güzel, öyle sakindi ki! denizin kokusunu çekerek ciğerlerimize ennn bolundan, yürüdük kuzumla önce sahil boyu. öyle imrendim ki etrafımda spor yapanlara. işsiz olsam, aylak aylak gezsem, dolaşsam, evimle ilgilensemmm'ler beynimi doldurdu yine yeni yeniden. amaaan, boşver be fatoş, kimde var sendeki keyif. almışsın kuzunu yanına, cumartesi tatilsin, keyfini çıkar dedi poly! dinledim tabi :)
ben çayımı, kuzum meyve suyunu yudumladı manzaraya karşı. çok sevdiğimiz dinozorlu parka geldi sıra. sallanmayı çok sever kuzum, ama ennn  hızlısından olmalı, ayakları bulutlara değmeliymiş. değdirdik! güneşe bile!!
biraz kabuk topladık kumlardan. sıçrayan dalgaların önüne geçtik, bizi ıslatamazsın der gibi.
ikimiz olunca söz konusu, yine çok uyumlu ve mutluydu benim kuzum. her gördüğümüzün üzerine gülüp konuştuk, aklımıza gelen her şarkıyı söyledik. böyle anlarda vicdanım rahatlayacağına daha kötü oluyor demiş miydim daha önce! kokun burnuma doldu be annecik, akşam olsa da çıksam enn trafiksizinden yollara. bu gece koynuma doldursam tüm kokunu, yarın daha iyi olur muyum dersin??

bir koku daha var bu aralar burnumda, direğini sızım sızım sızlatan!
tadeşim!!!

Pazar, Aralık 05, 2010

buyur deli anne :)

 çok sevgili biri "annelik kadınlığın en deli hali bence" demişti bana günün birinde. benden deli olmasın, bayılarak okuduğum deli anne "mim" lemiş beni. aynen aktarıyorum;
 Mim-e göre, kitaplığımızın karşısına geçecegiz, gözlerimiz kapalı, rasgele bir kitap seçip 55. sayfadan bir pasaj yazacağız.
şimdi deli anne, biz yeni taşındık. ben kitaplık tasarlama sevdasıyla evelenip gevelenirken, zavallılar hala kolilerde uyuyor. yani karşısına geçip gözlerim kapalı rastgele bir kitap seçmem iptal. haa, taşındığımızdan beri birkaç kitap okudum, hali hazırda elimde bir kitap da var ama biraz kopya çekince :) buraya yazmak istemediğime karar verdim. daha özel ve güzel birşey olmalıydı. çok özel bir deli anne mim'lemişti ne de olsa!
bizi buluşturan minik mucizeler geldi aklıma, kuzular!
ve kuzunun güzel kitabı;
son sayfayı yazmak uygun geldi bana;
prenses esnemeye son vermişti.
kral, kraliçe ve bakanlar...
hatta bahçıvanın kedisi ile köpeği de
esnemeyi kesmişti!
prensesleri
ne italya'nın dondurması,
ne kuştüyü döşekler,
ne de sarı filler mutlu edebilir.
bir insanın kalbini,
ancak iyi bir arkadaş aydınlatabilir.

ohhh be rahatladım. ödevimi yapmamış öğrenci gibiydim :)


Perşembe, Aralık 02, 2010

manda batmayanından

fincan fincan olalı böyle kahve görmedi
öğle yemeği sonrası
5 kişilik keyif
düşman çatlatır :)

tırtıl

imza da atarmış benim kuzum
yazarken de hecelermiş
ey
lül
u
yar
çocuğun psikolojisini bozdum, ne yapsak fotoğrafını çekelim anne diyerek mahkum gibi poz veriyor :p

Çarşamba, Aralık 01, 2010

"neye mi geç kaldım. istanbulu gezmeye, istanbulu sen varken ben varken seninle gezmeye.
n..'la gezmeye f...'le gezmeye inoyla gezmeye gülmeye eğlenmeye dertleşmeye tavlaya okeye hep birlikte sigaranın tadına, sinemaya, bir tatlı sohbete, midye tavaya .şimdi anladın mı?"
der eski dost. evet şimdi yapılamasa da tüm bunlar, hiçbir şey eskisi gibi değilse de...
o kadar çok şey yapmışız ki biz vakti zamanında. böyle özlemle yazabiliyorsa insan, burnunun direği sızlaya sızlaya. anlatacak milyon tane şey varsa çoğu gülerek azı hüzünlenerek. birkaç sayılı yıla onca güzelliği sığdırabilmişsek, sonunda biraz yüze göze bulaşma varsa da olsun be! zirvede yaşadık biz ilk gençliğimizi, üniversite yıllarımızı. öyle böyle değil, hepsini sınırlarda! geriye gönüp baktığımda, yine aynı şeyleri, aynı dostlarla yaşamak isterdim, eminim!!!