Perşembe, Mayıs 06, 2010

işte kanıtı...

dude-kuzu


bir sevinç, bir mutluluk
bir neşe!
hazırlanma, saçlarını bağlatma
hepsi bu miniş dude hanım için!
sonrası öpme, sevme fasılları
herkesi de öpmez haa!
tam teçhizatlı cevat kelle (bendeniz)
kahkahalar eşliğinde giydirip getirdim onları, tatatataaam
sude rekor kırdı; 5,5 köfte!
annesi yapmayı bilmiyor, çocuk ne yapsın!
kendilerince bir oyun da geliştirdiler hemen; çatal devirme!
o da neyse, biz hiç anlayamadık ama onlar çok eğlendi!
bizi tanıyan be bu tiplere bakanlar, küçük fatoş ve küçük banu lafını yapıştırır!
naylllon öyle değil mi?
birileri eksik galiba!
kızlaar, çok tatlısınız. sizi nasıl ısırsam, yesem!
bu eğlence bana en çok da kuzuya bir arkadaş gerektiğini farkettirdi. biz, ev, park yetmiyor ona. tamam çok eğleniyoruz, mutluyuz. ama kendi gibi birini arıyor işte. okullu olma zamanı geldi sanırım, ya da bir kardeş. bunu söylemek değil düşünmek bile çok zor. ama sanırım düşünmeli!

sana kırrmızı çook yakışıyooor

işşşte kıymızı gözlüklerrr
bol bol eğlence, gülmece, koşmaca, kaymaca
kocaman simiti mideye indirmece!
babası kılıklı, dışarda ne bulsa yer. yeter ki evde yemesin. dün akşam görkem'e yaptığım sandviçe burun bükerken, babasının dışardan söylediği ekmek arası kaşar salama nasıl da yumuldu. babası zevkten dört köşe, "bana çekmiş"
haa evde yemek de vardı, beylerin canı istemedi!
bazen başka türlü bir kudurma geliyor!
nereye hoplasam zıplasam modunda, gece geç saatlerde
bu kudurukluk dışarıda da pek çok kez vuku buluyor! burası alışveriş merkezi'nin kocaman bir kolonu ve biz rahat 15-20 dakika etrafında koşturduk. onu bulduğum anda kıkır kıkır! tuhaf bakışlarla karşılaşmadım değil. olsun, mutluyduk!