Çarşamba, Aralık 08, 2010

deniz doldurduk içimize...

bu kadar geriden geldiğim için kendimden nefret ediyorum. ama bazen elim gitmiyor klavyeye...
cumartesi sabahın köründe çıktık yollara. elimizde simit ve poğaçalarla. sahil öyle güzel, öyle sakindi ki! denizin kokusunu çekerek ciğerlerimize ennn bolundan, yürüdük kuzumla önce sahil boyu. öyle imrendim ki etrafımda spor yapanlara. işsiz olsam, aylak aylak gezsem, dolaşsam, evimle ilgilensemmm'ler beynimi doldurdu yine yeni yeniden. amaaan, boşver be fatoş, kimde var sendeki keyif. almışsın kuzunu yanına, cumartesi tatilsin, keyfini çıkar dedi poly! dinledim tabi :)
ben çayımı, kuzum meyve suyunu yudumladı manzaraya karşı. çok sevdiğimiz dinozorlu parka geldi sıra. sallanmayı çok sever kuzum, ama ennn  hızlısından olmalı, ayakları bulutlara değmeliymiş. değdirdik! güneşe bile!!
biraz kabuk topladık kumlardan. sıçrayan dalgaların önüne geçtik, bizi ıslatamazsın der gibi.
ikimiz olunca söz konusu, yine çok uyumlu ve mutluydu benim kuzum. her gördüğümüzün üzerine gülüp konuştuk, aklımıza gelen her şarkıyı söyledik. böyle anlarda vicdanım rahatlayacağına daha kötü oluyor demiş miydim daha önce! kokun burnuma doldu be annecik, akşam olsa da çıksam enn trafiksizinden yollara. bu gece koynuma doldursam tüm kokunu, yarın daha iyi olur muyum dersin??

bir koku daha var bu aralar burnumda, direğini sızım sızım sızlatan!
tadeşim!!!