Cuma, Ekim 28, 2011

life goes on...









 düşünceli bir kalbin tavsiyesiyle onca yolu aşıp gelmiş bize, iyi ki..







Salı, Ekim 18, 2011

                       bir çocuk düşünün, bir koltuk üzerinde fotoğrafçıya iri kara gözleriyle bakıyor, çünkü flaştan korkuyor, babasının lakabını bir çikolataya satıyor, zıp zıpa oturduğunda duvarları öyle yıkıp geçiyor ki bir sürü seyircisi oluyor bu gösteri anlarında; annesi kahvaltı hazırlayamadığında içtiği şehriye çorbasını kusuyor arkadaşının kapşonuna bu çocuk; düşünün ki kardeşi okuldan eve dönmediğin de onu arama görevi de ona kalıyor, bahçede oyun oynarken sırf başka çocuklardan kıskandıkları ve annelerine inat olsun diye bahçeye çişlerini yapıyor bu kara kızlar. şimdi de bir genç kız düşünün; uzun düz saçları, gülümsediğinde insanın içine işleyen bir bakış, sıcaklık; kardeşinin tüm erkeksi kaprislerine dayanan ama aynı zamanda eşyalarını paylaşmayı da kardeşinden öğrenen bir kız bu, okulun en havalılarından "bayan popo";
                     o kız abla oluyor zamanla, o abla kardeşinin ergenliğinde, aşklarında yanında olmaya çalışıyor elinden geldiğince, o abla ki kardeşinin yurrta kalmaması için saatlerce gözyaşı döküyor ve kazanıyor elbette savaşını, o abla ki günaydın cevabına günümün aydın olduğunu ne biliyorsun diyen kızı idare ediyor dersane yıllarında, o abla ki en yakın arkadaşıyla kardeşinin kavgaları arasında kalsa da hep destek kardeşine, işte o abla sıcak bir omza sahip, kar yağarken camın önünde kardeşiyle gözyaşı döküyor annesini özlediği için, üniversiteye giderken en sevdiği elbisesini bırakıyor kardeşine, kardeş önce çok mutlu abla gidiyor ev bana kaldı diye ama anlıyor ki zamanla aslında bir çok dosta, arkadaşa sahipken en büyük zenginliği ablasıymış o kardeşin. ablası herşeymiş; dost, arkadaş ,anne, baba, sırdaş, can...
                   şimdi o abla dünyanın en iyi annesi ; kardeşine , sevdiği adama öyle bir mutluluk yaşattı ki kuzuyu dünyaya getirerek. ve o anneye dair anlatamadığım ama ömür boyu yüreğimde taşıyacağım binlerce anı, duygu..
                   iyi ki doğdun birtanem, herşeyim, canım, kanım. seni çok seviyorum.
                                                                                                                                        kara kız

Perşembe, Ekim 13, 2011

dilli zilli

evet evet, çok oldu biliyorum. sorarsın bana ileride, bu aralıklar neden uzadı diye. biraz tatsızlık, biraz yoğunluk diyelim annecik. biz nasıl zamanlar geçirirsek geçirelim sen öyle bir hızla büyüyorsun ki aklım hayalim almıyor. büyümende birincilik sivri dilinde hanımefendi. laflar takır takır, cuk diye yerine. bize de bazen gülmek bazen bön bön bakmak kalıyor.

                                  -eylül biraz sus da muhabbet edelim artık!
                                  -niye, siz muhabbet kuşu musunuz?



               -annecik biliyor musun, senin yaşındaki çocukları anneleri yatağına yatırıp odadan çıkıyor ve çocuk kendisi uyuyor
              -cık cık cık!!!

 

 -annecik, bu babanın da bir faydasını görmedim, çağırdık hala gelmedi!
                             -aman anne, kızma ya, çocuk maç izliyor!

 


bu tüllü şeyi bana aldırana kadar göbeği çatlayan kuzu.neyin üzerine giyeceksin, olmaz ki dedikçe, pantolonun, taytın, çorabın, nooolur anne, nooolur alalım diye beynimi yiyen zilli. seninle başım dertte, ne yapsam bilmiyorum...


biz yine sonbaharda, hayran olduğumuz florya'da, düşen sarı yaprakların hışırtılarıyla mutlu olduk.
uzun zamandır fotoğraf koymamamdan yakınan uzaklardaki ailem! kanarsınız artık fotoğrafa. bakın gari...                                      


bu fotoğrafa dikkat, burası bizim ayakkabılık :)

Salı, Ekim 04, 2011

gecikmeli 1 ekim...



hem yeni almış gibiyim seni kucağıma, hem kendimi bildim bileli varmışsın gibi hayatımda. bilmediğim çok şey var bu hayatta ama bildiğim birşey var ki, iyi ki varsın hayatımda, iyi ki doğmuşsun. içime öyle işledin, öyle yer tuttun ki yaşamımda. şimdi kokun burnumda, akşamı bekliyorum. daha çook güzel yaşların, çoook mutlu ve huzurlu güzel yılların olsun annecik.