Cuma, Kasım 15, 2013

Çarşamba, Kasım 13, 2013

bugün bunu sevdim..


"Büyükbabam, herkes öldüğü zaman geride bir şey bırakmalı, derdi. Bir çocuk, bir kitap, bir resim, bir ev, yapmış olduğu bir duvar ya da bir çift ayakkabı. Ya da ekili bir bahçe. Ellerinin bir şekilde dokunduğu ve ruhunun öldüğün zaman gidebileceği bir şey, öyle ki insanlar senin diktiğin ağaç ya da çiçeğe baktığı zaman seni orada görebilsinler. Ne yaptığın önemli değil, derdi, yeter ki sen ellerini onun üstünden çektiğin zaman, ona dokunduğun zamanki halini değiştiren bir şey yapmış olasın. Otları sadece biçen bir adamla, gerçek bir bahçivan arasındaki fark dokunuştadır, derdi. Otları biçen adam orada hiç bulunmamış gibidir, fakat bahçivan ömür boyu oradadır."

Salı, Kasım 12, 2013

dişlek kitap kurdum :)













-çok çok sevdiğin ve beklediğin bir yere gidicez annecik haftaya, bil bakalım nereye?
-kitap fuarına mı? yup yup!!!
   kitap aşığı kuzum benim. yine düştük tüyap yollarına güle eğlene. heyecanla girdik içeri, hemen günışığı çarptı gözümüze ve tabi ki en en en çok sevdiği yazar kuzumun. behiç ak! en çok sizin için geliyoruz biliyor musunuz buraya dedim, inanamadı, daha çok küçük ama! küçük ama o hep kitap kurduydu. benden dinlerken bayılırdı, bir süredir kendi okuyor, hem de ne okuma, kitaplara tapıyor. sizin öyle çok kitabınız var ki bizde. yine dili tutuldu bizimkinin, oysa biliyorum ki behiç ak  kitaplarıyla ilgili söyleyecek ne çok sözü vardı. birkaç kitap daha aldık tabi, ama yanında "uyurgezer fil"i getirmişti kuzum özellikle imzalatmak için. 3 yıldır gidiyoruz, tanısın isterdim aslında. benimki de laf işte, adam ne yapsın her geleni nasıl hatırlasın. belki seneye..
   çok sevdiği bir Mini Dizisi var kuzinin, altı kitabı var ve hepsine de bayılıyor. yazarı christine nöstlinger diye bir zat-ı muhterem. tutturdu onu da görmek istiyorum diye. oofff kuzim, niye bu kadar zorsun. yabancı yazar, başka dilde yazıyor, burada değil, kitapları türkçe'ye çevriliyor deyince ortaya bir de çeviri muhabbeti çıktı şimdi. evdeki kitapların yazarları incelenip çeviriyi kim yapmış diye bakmalar, oyyyy.
neyse biz yine oradan oraya atladık, iş bankası yayınlarına geldik, sakar cadı vini'nin nasıl olduysa bizde olmayan bir kitabını bulduk, birkaç rıfat ılgaz kitabı aldık, çok hoşlandım. tutturdu bilim kitapları diye. önce tübitak, ardından national geographic kids. evde olmayanı bulmak da mesele, yahu servet dökmüşüm be.  bu sırada bana asla kitaplara bakma izni yok! uçanbalık çıktı karşımıza en son ve ayla çınaroğlu. allahım ne tatlı bir kadın, üç yıldır ona da gideriz biz. çok küçükken aldığım minik kitapları vardı, balık, kuş, kedi diye. kuzi ezberden okurdu, benim bile hala aklımda; "babam bir balık aldı bana, minik balığım yapayalnız kavanozunda.." sonra üç kuzucuğun maceraları. harika hikayeler ve resimler. daha kalın kitaplarına daldık tabi, imzalattık güzelce. tesadüf ya bu yıl da 17 kitap almışız. çok çok güzel bir fuar günü daha. bu rutin hep devam etmeli, edecek de biliyorum, zehri aldı ne de olsa :))



Çarşamba, Kasım 06, 2013

kulakları küpeli..

okul bahçesinde bir deli kadın, saklambaç oynuyor! yapacak birşey yok, kuzi istiyor; "lütfen ane, lütfeeen"
ne de olsa biliyor, bu deli benim istediğim manyakça şeylere ne zaman hayır dedi ki şimdi desin. ardından daha fenası, ebe tura bir-iki-üç.şükür uzun eşek bilmiyor :)) allahım kimse izliyor mu beni, çantam da kolumda, montu çıkarsam mı?  amaaan izlerse izlesin, nolmuş yani. kuzi mutlu, ben mutlu, dua etsinler kaydırağı kullanmadım :))