Perşembe, Haziran 26, 2014

herşey yolunda

çok ama çok mutluyum. iyi haberlerini aldık delikanlının :)) hatta telefonda görüştüm, canımm dedi bana. binlerce şükürler olsun...


bitmedi.

öğleden sonraki bu gelişmeler bende kimlik bunalımı yarattı. geceden beri şiş gözlü, bir karış suratlı ve iç sıkıntılı fatoş, yıldız almış mario gibi bir enerjik, bir neşeli sorma. bangır bangır müzikle eve gittim. delicesine trafik mi, vız geldi. havuzun açılışına beni beklermiş site, açtım. en sevdiğim tatlı komşum yemek yapmış bana, kıskanma. akşam başımın belası da geldi (tatlısından ama) tam olduuu. yaz akşamı balkon muhabbeti tam gaz devam etti yani. gece yarısı gittiler. 1 gibi yattım (06:10'da kalktığımı belirteyim). yani gözümde mangal partisi var. ama didim ya, bunalımdayım. yok yani kimlik bunalımı. şikayetim yok uykusuzluktan, yorgunluktan.
ama haftaya söz veremem haaa..

Çarşamba, Haziran 25, 2014

dua..

yıllar yıllar önce aşık olmuşlar birbirlerine. delikanlı 19, kız 14 yaşındayken. gözleri anlatmış aşklarını, bakışlarla anlaşmışlar. evlensinler evlenmesine de kızın ablası var önünde, bekleyecek, yolu yok. ama bekleyememiş sabırsız kalpler, bir an önce birlikte atmak için çırpınır olmuşlar..
söz geçer mi kalbe, kaşla gözle anlaşıp karlı bir kış günü kaçmış bizimkiler.tüm dünyalarını karşılarına alıp yeni bir dünya kurmuşlar kendilerine. kafa tutmak diye buna derim ben işte. yolunu çizmek, dünyanı kurmak..
bu cesur yürekler bildim bileli bakışlarla anlaşır. kız mavinin derinliklerini iyi bildiğinden "benim" der gibi bakar hep, görürsün, farkedersin. delikanlı da o maviler sensiz bir hiç diye bağırır sanki..
delikanlı hastanede şu an, maviş dedem. bırakma anneannemi mavisiz.dua ediyorum..

Salı, Haziran 24, 2014

tarih öncesi; atari

bir mario bross vardı eyyy gidi eyyy. prensesi bulmaya and içmiştik içmesine de kazın ayağı öyle değildi. zilli prenses kimlerle kırıştırıyorsa artık, geçtiğimiz kalelerde "thank you mario. but our princess is in another castle" yazısından başka birşey bulamıyorduk. holmes'in dr. watson'u, robinson'un cuma'sı varsa mario'nun da luigi'si vardı. luigi onun amca oğlu muydu?ben kendisinin gölgede kalmasına dayanamaz oynarken hep onu seçerdim. (çocukluğuma inmeliyim :)) )
müziği bilenlerin kulağındadır, kafaya yapışıp kalır, uykunda bile rahat bırakmaz.ejderhada müzik hızlanır, kalp hızlanır, el ıslanır yanarsın. sıranı da kaçırırsın. tabi ya, ne sandın, yanında sıra bekleyenler var. televizyonun önünde 3 sandalye.
bitirdik! düşünüyorum da niye bitirdik ki. bitince belki sevindik ama sonrasında üzüldüğümü hatırlar gibiyim. eee şimdi neyi kurtarıcaz?

çok özledim oynamayı. ama bilgisayardan ya da tabletten değil, joystick isterim ben,  eski kafa işte :)) bu görselleri ararken ne görsem iyi. 3 boyutlusu çıkmış, görüntüsü nasıl da çekici. aralarındaki 1001 farkı bulun :p




fiyatlarına bakarken ne alacağımı buldum şu an!

işte benim luigimmm :)))

Perşembe, Haziran 19, 2014

balkon havası

dün enerjimi toplamıştım nihayet. ne enerjisi olacak yaşam enerjisi. radyodaki müzik kulağa güzel geliyorsa, eşlik ediyorsa sesin kendiliğinden ve yemek yapmak için hevesleniyorsam tamamdır! önlüğümü taktım, müziğimi açtım, koyuldum işe.keyifliysem tüm işler vız gelir bana. mükellef bir sofra, balkonda, hava misss, kuzi keyifli piya yanında.  

tatlı komşum "medi" geldi, kahve içtik, sohbet ettik balkonda. şu balkon 50 m2 olsaydı yatak da atardık, yemek de yapardık, ne tatlı olurdu yaaa, bir de hamakla tüm yazı orada geçirebilirdim. 
sonra yine aynı istek düştü içime; aşkım didim, şimdi bu güzel yaz akşamında çok geç saatlere kadar muhabbet etsek balkonda, hava serinlese omzumuza ince bir hırka.yarın kalkma derdi olmasa. sabah iğrenç telefon sesi olmadan musmutlu kalksak gerine gerine, geniş geniş kahvaltı yapsak yine balkonda, gezsek tozsak, bu güzel şehrin keyfini sürsek ne mükemmel olurdu. 
öğretmen olmayan eşek kafamı bir kere daha duvarlara vurarak sayfadan ayrılıyorum..
aaa bir dakika, fabrikatör koca da olabilir çözüm, koca evrene kafa tutan tek erkek yerine, hmmmm

Çarşamba, Haziran 18, 2014

gamsız hayat..



yaşlandım, biliyorum! kazık kadar oldu, ikinciyi yap diyenleri duyamıyorum, tünele girdim, çekmiyor :p
sude'nin başka okula gideceğini söylemenin yollarını ararken, birdenbire söyleyiverdim. suratı değişti, itiraz etmek istedi, nedenini sorguladı. uff nasıl teselli ederim diye kafamdaki tilkileri dürterken; "neyse ki ela var" diyerek mutlu mesut hayatına devam etti. düğümleri büyüdükçe atıp hayatı kendimize çözülmez hale getirmemize içiyorum! ıhlamur beee :)))


Çarşamba, Haziran 11, 2014

ekonomi ve ben..

uzuuun zaman önce bize postalanan bir yazıcı vardı, evindeki fazlalıklardan sayemizde kurtulan biri tarafından. kartuşu boş(muş), kablosu da yok. o oda senin bu oda benim dolandı durdu bir süre. kuzi de nasıl hevesli, çıktı alıcaz, ne istersek, hah. önce kablodan başladım. geldik taktık bir hevesle, cd yok, yükledim internetten falan filan. en jantisinden bir pony resmi bulduk, bastık yazdır tuşuna. tabi ki elimizde patladı. çıktıdaki şey, ponyden başka herşeye benziyordu. bizimki komaya girdi tabi. neyse teselli, doldururuz kartuşu, bikbikbik.
 bizde herkes görevini tam zamanında yapar! bakınız aplikler 3 yılda, sifon 7 ayda yapıldı, klimanın motoru allaha emanet. (tavanı unutmadım ey sevgili). neyse uyumlu insanımdır, biraz zaman gerektirdi kartuşları yanıma almayı akıl etmem. alınca da bir süre çantamda gezdi tabi, sıkılmış zavallı. birkaç yer gezdik, hah sonunda bulduk dedik, marka tutmadı. adam canon kartuşu doldurmuyormuş. başka bir yere yönlendirdi bizi. oradaki demez mi, uzun süredir kullanmıyorsanız hiç zahmet edip doldurmayın, ayvayı yemiştir, gidin yenisini alın. teknolojiden anlamayan karı milleti etiketimi cilalayıp, hadi yaaa, iyi ki uyardınız didikten sonra adama, suratı asılan kuziyi yine teselli, alırız yeni kartuş, gıtgıtgıt...
yazlık  alışverişi yapmaya girmişken avm'ye bizimki saldırdı hemen, kartuş alalıııım. tamam, alalım. alalım da, kaç para bu kaç? ne, oha öhm..
bir adet kartuş 95TL ise ve bize iki adet gerekiyorsa, cüzdanımızdan ne kadar para çıkar?
çıkmaz anam çıkmaz. bakındım, buldum aldım! 129 TL'ye yeni yazıcı, fotokopi çekiyor, tarıyor, kartuşları dolu, yedek kartuş da hedaye. 
hepsi pony çıktısı alabilebilmek için :)))


Pazartesi, Haziran 09, 2014

hopeless..

Ağzımın tadı yoksa, hasta gibiysem,
Boğazımda düğümleniyorsa lokma,
Alınıyorsam, geçimsiz ve işkilli
Buluttan nem kapıyorsam, vara yoğa,
Yüzüm öfkeden karaya çalıyorsa,
Denize bile iştahsız bakıyorsam,
Hep bu boyu devrilesi bozuk düzen,
Bu darağacı suratlı toplum!


haftaya b.k gibi başlamak.
ve gelecek haftanın da farklı olmayacağını bilmek.
ve daha sonrasının da..

evet işe geldim ben!

Pazartesi, Haziran 02, 2014

gorjuss


aylar önce d&r'da gezerken çok cici çantalar görüp vurulmuştum. hatta hemen almaya yeltenmiştim de cüzdanım yememişti. minik not defterleri, kalemler, ayraçlar, telefon aksesuarları, aman tanrım kafayı yedirtir, o kadar güzeller. tesadüf bu ya, "karakız" a yazdığım masalda kullandığım görsel kiminmiş diye ararken çıkmaz mı karşıma suzanne woolcott. bu kadar mı güzel çizilir be kadın, hepsine bayıldım ve buradan tabi ki bir sonuca vardım; hayatta hiçbir şey tesadüf değil, evren bana çantayı al diyor, duyuyorum :))  

bu yazıyı okuyan sevgiliye;
evrenin aracısı olabilirsin, görev kutsaldır. anneler günü geçti diye üzülme, yıldönümümüz yaklaşıyor. hem sebebe de ihtiyacın yok bence, var mı yoksa :P
 175'lik deri olanlar tercihimdir :))