Cuma, Ağustos 28, 2009

çilçuuuu

şarkılardan gidiyoruzz :))

çimlere basma nilsu, çimleri eziyorsun

kusura bakma nilsu, malsuya benziyorsun

eylül bazen karıştırıp nilsu'ya malsu diye sesleniyor, ölüyorum. cimcikliyceeem diye yırtınıyor, onun için büyük zevk. nilsu'nun kollarını okşayıp canım benim dedi geçenlerde, çenesini sıvazlayıp tattlım diye seviyor bir de. çok alem kız, çok seviyor nilsu'yu ama zarar vermeye de bayılıyor.tombiş ayaaak diyor bir de. ben nüfusuma geçirdim dedim ama dinletemedim, çilçu yarın gidiyor :(((

çoook alıştık biz onaa. bir kazan salata yapmasına, 3 büyük kase pirinç ıslatıp tencereye sığmayan pilavına, fatoş hala masayı hazırlim mi'sine, en ufak birşeyle uğraşırken 20 kere ellerini yıkamasına, insanı çıldırtan merakına -kim demiş, nolmuş, niye- antenlerinin hep açık olmasına -kendisinden hiçbir şey kaçmaz- mario oynamasına, hiçbirşeyi beğenmemesine, titizliğine, 3'lü koltuk boş durduğu halde iki büklüm 2'li koltukta yatmasına, gece eylül'le tüm yaptıklarımızı duymasına rağmen uykusundan hiç kalkmamasına, bulaşıkları makine yerine lavabonun içine bırakıp fazladan iş çıkarmasına, kıyıda köşede kuzuyu cokur cokur öpücüğe boğmasına, herşeyine çok alıştım malsuuuuu, ditmeeeeeeee, bizi bıyakmaaaaaaa

benim anneeeem

benim annem

güzel annem

beni al kollarına

kucağında okşa beni

ninniler söyle bana

yıllaaar yılaar önce -artık yaşımız kemale erdi- bu şarkıyı duyduğumda annemin kucağına yatıp çoook ağlarmışım. miş'li geçmiş kullanmama gerek yok, hatırlıyorum, çok ağlardım. ne bilim yani annemi çok sevdiğim için herhalde -saçma oldu kim annesini sevmez ki- gittiğini ya da öldüğünü düşünür deli gibi ağlardım. bu bizde ırsi. manyak kardeşim de aynıdır. kuzum çok güzel söylüyor, hiç ağlamadannn

bizleye meydi!!

arkadaşım eşşeeeek

karaboncuğum, kaşık suratlım, tadeşim, dostum, sırdaşım, herşeyim...







sabah erkenden çıktık yola, gazetelerimizi okuyarak taksim'e. orada simit çay keyfi yapıp tünele. sonra üsküdar motoruyla karşıya. veeeeeee beklenen buluşma, KIZ KULESİ!!! ne güzel bir yermiş de ben nasıl senelerdir atlamışım, anlayamadım. öyle manzarası var ki, yukarı çıksan bir güzel, çıkmasan ayrı güzel. o gün de -şekilde görüldüğü üzere- hava pırıl pırıl, deniz mükemmel. sanki ikimiz gezelim diye ayarlanmış herşey. kulenin birçok hikayesini yazmışlar. birinde zindan olarak kullanıldığı bile yazıyor. ama ben yine bildiğime inanmak istedim. kızını korumak için yaptırır kulayi baba. kehanete göre bir yılan sokacaktır kızı. korumak ister babası. ama kaderin önüne geçemez!!!
pencereler çok garipti, kulenin dışına doğru daralıp küçülüyor, ruh daraltıcı şekilde. sanki biz yaşamışcasına tarihin içinden geçtik. .çoookkk güzeldi. gidip görülmeli!!!
sonra vurduk yola, beşiktaş iskelesi, ortaköy. tabi ki kumpir ve gözleme ve bol bol sohbet. birkaç saat oturduk banklardan birinde. zaman nasıl geçmiş, farketmeden. sonra yeniden taksim, pasajları sabah gezemediğimiz için gitmesek çatlardık. o kadar yer gezip bir kırık iğne alamadan döndük, ağlamak istiyoruuuummmmm. ve güzelim cezayir sokağı; bu kadar mı sevimli olur bir sokak. kahvelerimizi içip tuttuk evin yolunu. dönüşümüz çok fenaydı, otobüste piştik, eridik, trafik. ama olsun o günü yaşamanın bedeli buysa çekerim yawww. hep özlediğim, en kısa zamanda yaşamam gereken bir gündü.
en önemli kısmı tadeşimle olmasıydı. iki insanın birbirini bu kadar tanıyabileceği tek ilişki kardeşlik olsa gerek. kendini bildin bileli birlikte olmak, sırdaş olmak -bazen de ispiyoncu-herşeyi konuşabilmek, birlikte ağlayabilmek. yanyana olmayınca yüreğinin sızısını hissetmek, çok özlemek. bir bakışla herşeyi anlatmak, ne diyeceğini önceden bilmek. neleri sevdiğini, hangi yemekleri seçtiğini, nelerin onu çileden çıkardığını bilmek. ve daha sayamayacağım niceleri. tüm bunlar için figen'e teşekkür edeceğimi sanmasıııın, teşekkürü hakedenler mami ve tri. ne de olsa beni kardeş sahibi yapanlar onlar :)))
hamiş: ne manzaralar çekmişim ama, yok böyle bir şehir.........
hamiş2: gözlükleri taktığı yerde ben de bir cenaze kepi taktım, tam fotoğraf çekecekken, BURADA FOTOĞRAF ÇEKMEK YASAK!!! diye bir uyarı gelince hemen tüydük...