Cuma, Kasım 13, 2009

ayağımız sıcacııık



hep onu giymek istiyorsun (ama mümkün değil maalesef) çoraplarını her çıkarışta da;

-ayaklayım sıcacık olmuuş...



akşam yemek yapıyorsun görkem'e, aynı zamanda da anlatıyorsun (zilli kuzu);

-çooba yaptım sanaa, üstüne domates sıkıyoyuum, soğan sıkıyoyuum, pilav yaptıım. mısıya limon sıkıcamm. üstüne dökme!


elinde alışveriş arabası;

-paydon! alışveyiş yapıcam. tuyum alıcam, kaşay alıcam.

-anne kuşlu pijalarımı giydir, uyuycaam, luliyi açııın!!!



bir gayret yemek yapıyorum, herkes aç, sen eteğime yapışmış halde;

-yemek yapma anne, oyun oynayalım, kucağına gelicem, seviş benimle!!!



sonuncu çok fena. akşam masada görkem ve seninle yemek yiyoruz. hararetle görkem'e birşey anlatıyorsun, adi görkem duymazlıktan geliyor;

-tamam annecim öyle yaptın

-ben görkem'e söyledim!!! (yani sanane, sen karışma)

-:)))

-gülme yaaa, gülme gülme!!! (gurur yaptı hanım)

uçur beni göökem










































ortaköy kuzusu







biz ailece çok severiz bu ortaköy'ü kuzum. uzak muzak demeden her fırsatta gideriz, eminim bu böyle devam edecektir. deli gibi bir trafikle hem gidişte hem dönüşte mücadeleye rağmen gezimiz çok güzeldi, çok eğlendik birlikte annecik. keşke hatırlayabilsen bu güzel günlerimizi yaaaaaa. hopladık, zıpladık, koştuk, nefes aldık. güneş içimize işledi, denizin mavisi gözlerimizi şenlendirdi, güvercinlerle kanat çırptık, balık tutanları izledik, büyülü havası sardı bizi be kuzum, ayrılamadık epeyce. beltaşta bir çay içmek için bile geliriz babacıkla hep buraya.
sana bir anı bu arada; vakti zamanında, biz fakültedeyken babacıkla, yalçın ve arap'la gelmiştik yandaki iskeleye. 12'de attık oltayı denize, güneşin altında, tam 6'ya kadar! tuttuk koskoca bir kova istavrit. güneşten yanaklar pespembe. sonra aldık balıklarımızı, vurduk yola, yalçın'ın ortaköy'deki evine. annecik ayıkladı balıkları, yıkadı kıvırcıkları. kızarttık güzelce istavritleri, bir de salata patlattık yanına, değme keyfimize. muhabbet, sohbet, gece indik sahile. hiç öyle görmemiştim aşık olduğum ortaköyümü. bomboş, sakin. sadece denizin sesi, ılık bir rüzgar, nefisss. uyumuşum bankta, öyle güzeldi ki, tatlı bir yorgunlukla. ay fena oldum, çok güzel günlerdi, çok eğlenirdik...
şimdilerde güzelim takı satanlar yok artık, gözlemecileri de kaldırmışlar. sanki yabancı bir yerdi bu sefer, içi boşalmış gibi. sebebini anlayamadım, ne istediler bu insanlardan.öyle güzel, öyle yaratıcı takılar vardı, gözüm gönlüm açılırdı, üzüldüm. bu işte emre'nin parmağı olabilir, ne de olsa ben gezmek istedikçe mızıkçılık yapan hep oydu
veee görkem bey; canıma tak etti böyle. artık kameranın arkasında değil önünde olmam gerektiğine karar verdim, bu ne yaa. kuzuyla en güzel kareler senin!