Salı, Kasım 25, 2014

arrivederci

    senin de gözünün önünde aslan macarena yapıyor mu blog. bu günlerde gözümün masaüstü işte hep bu! ya ellerim! yaw kocamdan çok dokunur oldum, aldatma sayılır mı?
dün akşam 2 saatte gittim dile kolay. tamam istanbullu, deme normal diye biliyoruz da bazen kaldıramıyoruz. eve gecikince yemek de gecikti. zaten yemek dediğin de hünkar beğendi değil. o saatten sonra bu hatuna da yazıktır, vicdansız! neyse banyo yapılacak, makineye çamaşır, valizler hazırlanacak. benimki birşey değil de hanımefendinin sahne ve kokteyl kostümleri, spor kıyafetleri, pırlantaları, tasarım ayakkabıları, offf anam offf. ha nereye mi gidiyoruz, şepşeleğe :)) bak heyecan yaptım yine, tey-ze dedi bana yaa. saçmalama telefonu teyze sanmıyor, döverim haa. sanırım yarın öğlene doğru kendime aşık ederim seni teyzemmm, süpürge tamam, kedi köpek de var. en sevdiğin tek teyzen geliyor maymunum hazırlan..

    bak nasıl da kötümserlikten pollyanna yutmuşa döndüm. işte karşınızda "uç"ların kadını. en güzel günler, en güzel geceler sizlerin olsun, allahaısmarladık efem..

Perşembe, Kasım 20, 2014

sapla sapla

bildiğin yaşlandım dostum, dökülüyorum.dün baş ağrım göklere çıkarken beni yerin dibine soktu. bulantı da yanında ekstra. hani böyle ben kelimelerle anlatamam diye gif.ledim;

sapla bıçağı bitsin bu ızdırap durumu. neren acıyorsa canın oradaymış arkadaş! acilde iğneyi yiyince popo tüm vücuda komut verdi yeminle, bulutların üstüne yolculuk başladı. ahhh ne tatlı şey ya, insanı uyuşmaya teşvik ediyor namussuz. peşine emar'a girdim bir de. aman ne biçim alet, en mezarımsı olandan değildi allahtan. bunda bile silindirin içine girince daraldım, ıyh. antirifistan sesler kafamı karıştırdı tartartar, tırtırtır, 600'e kadar sayamadım yaw. ben 290'dayken beyaz önlüklü prenses gelip beni çıkardı. tabi saniyelerin arasına binbir türlü düşünce sokarsan böyle olur. herşeyi düşünmüşler de bu yatan kişi onca zaman ne yapacak, canı sıkılır tepesine bir ekran koyalım, daha iyisi bir kitap açalım yok. hizmet bekliyoruz tıp dünyası heyyy. bir de hiç kaşınmayan yerleri kaşınıyor insanın anacım, kımıldama dediler ya. neyse yarın sabah değerlendirecek daktırım. sanırsam galüba zannumca nurtopu gibi bir migrenim var...

Çarşamba, Kasım 19, 2014

bugünün diğer günlerden farkı yok benim için biliyor musun? zira bir yıldır her gün etrafımda kara delikler. o kadar çoklar ki illaki birine düşüveriyorum, kafaüstü. içerisi çok karanlık, yolumu hiç bulamıyorum. sesleniyorum, kahkahası kulaklarımda, içimin acısına dayanamayıp kulaklarımı tıkıyorum, yürüyorum.bir koku alıyorum, izini sürüyorum, buluyorum, özlemmiş. öyle yoğun ki nefes alamıyorum. fotoğraflar beliriyor etrafımda, bakamıyorum.kafamı nereye çevirsem yenisi beliriyor. gülümseyen bir tanesine bakıyorum, gözlerim doluyor. burnun direği diye birşey gerçekten varmış ya, ben bu yıl öğrendim. sızlaması da bir tuhaf. fotoğraflar yok oluyor ortadan. korkup kaçmaya başlıyorum. bir çıkış aramaya öyle kaptırmışım ki, duruyorum ve neden buradayım diyorum. ilk kez duymuşum gibi yaşıyorum acımı, gözyaşlarımı içime akıtarak. hüzünle kundaklamışlar beni. elimi ayağımı zar zor çıkarıyorum. aydınlık bir duvar var ve duvarda basamaklar. usulca yaklaşıp bakıyorum, basamaklar tanıdık, basamaklar anılarım. onlara sımsıkı tutunup çıkıyorum.

delikler hiç bitmiyor ama sen gün geçtikçe daha az düşüyorsun. öğreniyorsun üzerinden atlamayı. ya da düşsen de basamakların olduğunu biliyorsun. bu onu sevindirirdi, güçlü olman, üstesinden gelmen.

bu son paragraf var ya külli hayal. her yer kara delik dolu, biliyor musun?..






Salı, Kasım 18, 2014

yine..

gittik! nasıl gitmeyelim ki, beynimi yer. internet siparişlerim yeni gelmişti. bak dedim, sadece imzalanacak kitaplar alalım, bir sürü kitap aldım, sevdiklerini not ederiz, yine alırım internetten. gayet olgunca olur dedi. allah allah bu işte bir iş var ama, hayırlısı dedim. 
cumartesi saat 11 olmasına rağmen nasıl da kalabalık. tüm 1 dakikalar gelmiş :) ( Türkiye İstatistik Kurumu’nun, kitap okuma araştırması utandıran bir gerçeği gözler önüne serdi. Günde 6 saat televizyon izleyip, 3 saat internete giren Türk insanı, kitap okumaya sadece 1 dakika ayırıyor) böyle de araştırmacıyım :P
ne kadar satış yapıldığını bilmem ama ortamın havasını solumak bile güzel. gözü dönmüş ana-kız deli danalar gibi oradan oraya baktık, gezdik, imzalattık. ve geleneksel psikolojik savaşa start verdi zilli! öyle aşık aşık bakmaya başladı kitaplara, arkalarını okumalar, konusu güzelmiş diye yorum yapmalar. baktı yemiyor, 2. aşama;  çizmeli kedi bakışları!


 ya ben sana dayanabilebilmeyi isterdim ammaaa, heyyyt başlarım kararlara dedim, saçtım paraları deli ibrahim gibi. dediysem de 10 kitapta the end dedim, tamam dedi vicdansız. yine kaybettiğim bir savaştan aslında galip gelmenin verdiği mutlulukla sırıttım.


Pazartesi, Kasım 17, 2014

rakipsizim..

bu şepşelek var ya! işte onun ne halası, ne dayısı, ne amcası var. bir tanecik, en sevdiği tek teyzesiyim :)) 
ve sersem şey bugün 1 yaşına geldi. inanılır gibi değil! doğum günün kutlu olsun teyzemuu. seni çok seviyorum. her ne kadar yazdan beri beni unutmuş olsan da, alacağım süpürge yardımıyla hatırlayacağından eminim. kokunu özledim kuşum, az kaldı, geliyoruz :))

not: fotosunu koymam yasak ama yasak olan tatlı ve ben tatlıya bayılırım. maşallah deyin de anası en ufak mızıltıda beni suçlamasın olur mu?

Çarşamba, Kasım 12, 2014

hmmmm



hiçbir şeye bu kadar imrenmedim desem..

görmemişin nesi olursa..


mest , zevkten dört köşe, ağzı kulaklarında, kendinden geçmiş, aklına ne gelirse. işte ondan olduk biz sevgiliyle. o iki el tuşlara her bastığında gözgöze gelip gülümsüyoruz, trallallallllaaaaaa
sevgili der ki; bir gün evgeny çalarsa bize, benden mutlusu olmayacak!
benden de..

Salı, Kasım 11, 2014

dünya malı

ne oldu biliyor musun? bir çocuğum daha oldu, çünkü iyilikten maraz doğdu! sözde aramızda anlaşacağımız yakışıksız şoför yan çizdi. gelmiş bana bikbikbik "patron arabaları kaza anındaki şekline getirin trafiği çağırın dedi" diyor. hadi bee dedim, çıldırdın mı? kaza tutanağı doldururuz, imzalarız, kafayı mı yedin! neyse yukarı geldi ve bu kez başladı, suçu hep ona atıyormuşum, ben suçluymuşum, offf dedim, bak ben yazdım, sen de yaz ve imzala kardeşim, artık yapacak birşey yok. doldurduk;


görüşünü yediğim sürücünün kaskosu yokmuş meğer. arabasındaki hasarı bana yıkmak için beyana bak yaa. işin fenası boyasız da kurtaramıyorum hasarımı. neyse dünya malına dünya malı zarar verdi işte yapacak birşey yok.
artık kendi sigorta expertini belirleyebildiğini, arabanın değer kaybını tahsil edebildiğini, 2 yıla kadarki kazalarda bile paranı alabildiğini biliyor muydun ey okur? ben de bu vesileyle öğrendim, sağol yakışıksızım.

Pazartesi, Kasım 10, 2014

söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil! o zaman yaz dedi gönül. 

küçüklüğümü düşününce yaşadığım şeylerin kareleri gelir gözüme, sepya tonunda. hepsi de güzel anılar bilir misin?  hepsi mi güzeldi yoksa kötü olanları buruşturup atıyor mu bu bünye bilemedim. ve o anların kokuları var burnumda. konu nereden geldi, aşureden işte. neden yapıyorum aşureyi diye didikleyen dostum, cevabımı buraya da yazayım da içime hepten otursun. anneciğim kocaman tencereyle yapardı da dağıtırdık iki kardeş konu komşuya. bir sürü malzeme, hepsinin çeşit çeşit dağılan kokusu, kokuyla o anki huzurun sevişmesi. kokusunu alınca eski huzurlar da geri gelir belki diyedir çabam. ya da kuzim de böyle anlatsın günü geldiğinde diye, bilmem..

babamı özledim ben, kokularla doldurdum evimi ama gelmedi. dargınım..

yaparım bilirsin!

ne mi yaptım? evi toparladım, temizledim, çamaşır yıkadım, ütü yaptım, canım çıktı canım! ben ve gezmek! sorumluluklarım var benim, anneyim..


acıdın mı bana? üzüldün mü? üzüldüysen üzüldüm :)) beni tanımamışsın yeaaa! ultra süper güçlü hatun bunları cuma akşamı yaparak cumartesiyi kurtardı, yupyup.
o hava kaçar mıydı, kaçsa bu kızın beyni havaya uçar mıydı, evde kalan kuzi zaptedilebilir miydi, kabartma tozu pastayı ne kadar kabartırdı, öhmm. sabahın köründe, arkadaşları da peşimize takarak kopardık ipimizi. kahvaltı, deniz kenarı, güneş, sükunet, gülen yüzler, huzur..
bilmem anlatabildim mi? 


pazar mı? 

işte böyle de bir hatunum yawww :)))

Cuma, Kasım 07, 2014

niyetimi bozma..

     evi bilmem ne götürüyor. çamaşır, ütü sepet sepet. alışveriş, yemek, blablabla. amaaan be dostum, bu havalar bir daha gelir mi? yarın ipimi koparasım var çok fena. aaa sorumluluk sahibi bir anne olarak kuzumu otlatmam lazım, kimseler kusura bakmasın! (kimseler :)) )

     şimdi ben bu kadar niyetlenip herkeslere dedim ya gezicem diye. ağzım kopsun, kesin tıkılıp kalırım eve! kimseden çekmedim çenemden çektiğimi, oyy canım çenem :))


     aslında "yayınla" ya basmak üzereydim de bi dur dedim. harbi yaa, niyetlendiğim birşeyi dillendirirsem olmuyor, bu genelde böyle. göz var bende göz.  ha, bunda iki güne 222 çeşit şey sığdırmaya çalışmamın etkisi de olabilir birazcık ama. bu hafta yık bu genellemeyi kızım, hadi rocky, acı yok acı yok!!!

Salı, Kasım 04, 2014

küüüüt

     ahhh be blog. uyanmanın da bir adabı var değil mi? öyle karın ağrısı, baş ağrısı, boğaz acısı toplu ziyaret de ne, teker teker gelin uleyyn. kontağı çalıştırdım ama inan sağ gözümün yarısı görmüyor, sanırsın paşabahçe kristali getirmişler göz hediyesi. neyse dedim, trafiği az görürüm, iyidir. kör topal, yok topal değil yarı kör şekilde geldim malum mapusun önüne. nereden bilecektim otopark girişinde duran servisin beni görünce heyecanlanıp gaza basacağını. bugün de öyle perişan, rengi benzi atmış bir hatunum ki sormaaa.tabi doğal çekiciliğimi unutmamak lazım. küüüüt diye sarsıldım arabada, n'oluyo lan. şerefsiz uyuyarak getirmiş servisi belli, çarpınca arabadan bile çıkmadı baktım. sonra bağıran bir ses duydum adamın yanından. napıyon kardeşim, görmüyor musun, sabah sabah asdjfsdk! kim ya bu derken, aaa ben mişim miymişim, ya benmişim. niye çıkmamış anladın mı blog. anlamadın! cırcır bağıran, uzun tırnaklı, etrafta iş arkadaşları olan karı milleti. araba kullanmayı da bilmez zaten, hatun ne de olsa, ondan oldu kaza diye üste çıkmaya çalışan dingoya sağ kroşe, bir aparkat, kasıklarına bir tekme! yemiş kadar olmuştur çemkirmemle. baktım etraf milletle doluyor, hanımefendi kişiliğim öhm didi, olaya el koydu. omzumun üzerinden, "herkesin önünde olmaz, ben yukarı çıkıyorum, siz de gelirsiniz" dedim şoföre, gözü parladı şerefsizin :P
     bi git yaa blog, ona mı kaldım yaa. neyse bırak şamatayı, gelince adama didim, kaskoyu trafiği uyandırmayalım, sen de zararlı çıkarsın, gel paşa paşa yaptır arabayı, olayı unutalım. şerefsiz demez mi, evet haklısın abla (pas alamayınca abla da olduk) götürelim arabayı, yaptıralım yarı yarıya öderiz. pışşşııık, başka kapıya! kükreyeceğimi anlayıca geri vites yaptı, patronuna sorup dönecek yarın bana.
     sabahki taarruzlara dayanamamış ki narin vücudum, bir halsizlik, bir fluluk, kafa bir dünya, sanki masada oturan bir ben var, bir de kendime tepeden bakan başka bir ben benden içeri. kadınların altın günü mekanı revire yollandım, tansiyonum düşmüş ben blog. nerde düşürdüm ben bunu yaa. birşey olmuş mudur? evet olmuş, bakınız küüüt başlıklı post.öyle dengeli bir insanım ki ben, tersini iddia eden pislikler utansın, minnacık düşen tansiyon bile beni bu hale getirdi. utanın lan utanın, ya da utanmayın, sevdim ben bu kafayı :))