Çarşamba, Eylül 01, 2010

kaçamak!!!

perşembe günü tadeşim'le geleneksel başbaşa  gezimizi yapmak üzere düştük yollara. bu sefer haliç kıyılarına...
muhteşem bir seçim!
rahmi koç müzesi...

gerçekten de öylesine yapılmamış. belli ki titizlikle her ayrıntı düşünülmüş, ince elenip sık dokunmuş. bir kere müzenin konumu olağanüstü. denize sıfır, kocaman manzaraya karşı, inanılmaz. pırıl pırıl bir günde de gidilmişse eğer, şöyle bir çay içmek lazım...





bu kadar antika nasıl toplanır! sadece parayla olacak iş değil. adamlar uğraşmış, araştırmış, bunu iş edinmiş kendine. dekorasyon, yerleşim, ilgi herşey çok iyi. üstelik para da düşünülmemiş; giriş 10 lira, öğretmen ve öğrenciye ücretsiz.
özellikle araba koleksiyonu müthiş diyebilirim. herşey zaman sıralamasına göre yerleştirilmiş, en eskisinden en  gelişmişine..
tıpkı bu nuh'tan kalma bilgisayar gibi. gözlerimize inanamadık, biz de buna benzeyen şeyleri kullandık! müzelik mi olduuuk
nasıl bir ilerlemedir, bir zamanlar insanların rüyalarında göremediklerini biz hayatımızın parçaları yapmışken, kimbilir bizi neler bekliyor, tasavvur edemiyorum!





işte enn bayıldığım kısım. küçücük çocuk bisikletleri, bebek arabaları. aman tanrım, biz şimdi tek elle kapanabilir, tek hareketle açılabilir, hafif, yer kaplamayan, tam yatabilen, bla bla bla.. olsun derken. komik!!!

hele şu atlı olana bittim. bulsam da kuzuma alsam ya...

velesiped (yanlış hatırlamıyorsam)!
 pedal sadece ön tekerleğe bağlı olduğundan daha hızlı gidebilmek için  tekerleği büyütmüşler de büyütmüşler. bol bol kazanın olduğu bir araç halini alınca vazgeçmişler tabi.
bu arada sercan'ın dedesinin bisiklete velespit dediğini bilen (ve bu yüzden bol bol gülen) tadeşimde  velesiped yazısını görünce ampul yanıverdi.

devamı gelecek...