Cuma, Ağustos 26, 2011

bu kız var ya!

anne uçaklar yakıtlarını neden benzin istasyonundan almazlar, deniz neden tuzlu (biz eskiden buna balıklar kokmasın diye derdik), okyanuslar neden lacivert, nazar nedir, şey ne demek ?( bunu ergen birine anlatırken bile göbeğin çatlar)  bir çene hiç mi durmaz!
 üstelik cevap vermeyince de "anne niye bana yüz kere söyletiyorsun" diye fırçasını da atar hanım. posta da koyar   "hep sizin dedikleriniz mi olacak". televizyonu unutan bünyem azıcık birşeyler izlemeye kalkıyor da bu günlerde, cümle aynen şu "illa sizin istedikleriniz mi izlenecek" sonra hareket net, kumanda alınıp direk 122,  nickelodeon! 

ahh, mağazada başıma gelenlerse hep feci. balerin eteği gibi bir etek beğendik, tüllü müllü, mor. üzerinde çok sevdim, kuzu da sevdi, alalım anne, çok beğendim diye zıplayıp duruyor. o sırada üstü mayo altı tüllü şu bale yaparken giydiklerinden, önünde de hello kitty olan göründü gözüne. ona bayıldı! başladı;
-anne bana bunu alacaksın
 bu zamana kadar ondan hiç duymadığım bir tarz. "alacaksın". ifadeyi duyunca tepeme çıkan sinirleri sakinleştirip durumu açıklamaya koyuldum. onu baleye giderse giyebileceğini, baleye de gitmediğine göre almanın anlamı olmadığını. bu kez tutturdu
-beni baleye yazdır anne!
epey bir süre diretti alabilmek için. onu alamayacağımızı ama diğer eteği alabileceğimizi son olarak söylediğimdeyse resti fena yedim
-beğendiğimi almayacaksak diğerini de istemiyorum!
ve bana 15'lik kızlar gibi surat yaparak mağazadan çıktık.
akşam sevgiliye anlatırken olayı, eteği de çok beğenmiştim ama kuzu istemedi dediğimde acele acele lafı yapıştırdı
-senin beğendiğini değil benim beğendiğimi almamız lazımdı!


en son dün akşam niye kızdıysa
"yavaş yavaş sinirlenmeye başlıyorum ben de" derken buldum hanımı

çok erken ühhüüüü :(((

Çarşamba, Ağustos 24, 2011

bitti :(

uzuuuun, upuzun bir aradan sonra ciğerciye döndük. hem yeni yeni alışıyorum, hem sanki hiç gitmemiş gibiyim, tuhaf. denize, güneşe, uykuya eğlenceye, gülmeye, pideye, sevdiklerime doyup geldim demek isterdim ama maalesef doymadım. benim için yaz bitti demek içimi acıtıyor, denize giremeyeceğimi düşünmek çok üzücü. belki bir şeyler çıkar, son bir kavuşma, lütfeeen.
tatil en çok kuzuya tatildi. zaten herşey onun yüzündeki gülücük için değil mi? zilli, sabah 9 gece 11 mesai yaptı, hiç boşu yoktu. deniz, kum, bahçe, arkadaşlar, park! daha ne olsun ki.  unutmadan yazmak gereken şeyler de var elbette, hemen yazalım;

denizde çişi gelen kuzuya, bu seferlik denize yapması gerektiğini (cıkcıkcık) şu an yapabileceğim başka birşey olmadığını söylediğimde, zavallım önce anlamaz şekilde baktı garip garip. sonra baktım kıyıya doğru koşmuş bikiniyi indiriyor. tamam gerek yok deyip biz kıkır kıkır gülerken, babası sordu kuzuya;
-babacık, çişin nereye gitti?
-sanırım buralardadır, denizin sifonu yoktu, çekemedim!!!

saçlarını okşayıp masal anlatırken kuzuya yatağında, içim doldu "sen de büyüyünce senin gibi çok tatlı, akıllı bir kızın olsun annecik" dedim sevgiyle. bizimki hüzünlendi;
-ama ben kiminle evlenicem?
-büyüyünce aşık olup evleniceksin annecik!
-ama ben kızımı karnıma nasıl koyucam?
- :))))

- anne keşke hep karnında olsaydım
-niye ki?
-sivrisinekler orada beni sokamazlardı!