Cuma, Ocak 29, 2010

sıkıntı

-keloğnan klozete oturmuş, kakasını yapmamış!
masalında bile yapılmıyor, kendin nasıl yapacaksın ki. çok ağladın dün gece. fitil vermeme rağmen yapamadın. canın öyle tatlı ki popon acıyacak diye ödün kopuyor. ne ödüller, vaatler kar etmedi. kinder için küçücük yaptın. ama çok ağladın. ve ilk kez bacakların titriyordu. korktum. üzüldüm. lütfen yap da kurtar bizi be kuzum...

Perşembe, Ocak 28, 2010

benim en sevdiğim renk mor















anne, ağzımın içindeki yaralara AFT mı denir?
nerden çıktı bu şimdiiiii...
her banyodan sonra saç kurulama derdi;
-anne o saç kurulanmıycak
-hayır o saç kurulanıcak
-hayır o saç kurulanmıycak
-eylül saçmalama, havluyla kurulatmazsan saç kurutma makinesiyle kuruturum
-o zaman kaloriferin önüne oturalım kurur
-peki!

bu çorap bu elbiseye uymuş mu? nannesi, aydoş, sizi kınıyorum. çocuğumu rüküş yapmayın lütfen! bir daha olmasın!!!bu arada elbise nannemizin eseri.aynısından kimin de var acaba? beniiiim.....














Çarşamba, Ocak 27, 2010










evimiz anaokulu-kırtasiye karışımı. elişi kağıtları, kartonlar, yapıştırıcılar. geçiyoruz masaya, aklımıza ne gelirse. ben yapıyorum, o bozuyor :p
o dudak niye uzuyor anlamadım ki!!!



görünüşe aldanma



eve girdim, manzara bu. arkadaş biraz kabız olmuş, nannesi klozete oturtmuş. sonuç 0. ünlü yazar kuzu la fontaine'ye rakip, bilginize...

Cuma, Ocak 22, 2010

duygu nettin seeen

ah daha önceki mimine cevap veremediğim için çok çok çok borçlu hissettim kendimi. artık yazmak zorundayım sanırım. bu çok zor, kendimle ilgili 7 şey. düşünüyorum, aklıma geleni yazıyorum
* birinciyi kopya çekiyorum, çünkü çok dağınığım. annemle sürekli harp halindeyiz. dün akşam kuzuyla kartondan hayvanlar yapmak için yapıştırıcıya ihtiyacım vardı, ama bendeniz kendi koyduğum, ama nereye koyduğumu bilmediğim yapıştırıcıyı bulamadığım için bantla idare ettik!
*çok hayal kurarım, ucunu çoğunlukla kaçırırım. bir de bakmışım komşu fırın şubem var, ahhh ahhh....
*sevdiklerim için herşeyi yaparım, istisnasız. kuzu için hayatımdan vazgeçtim beee
*sürtüğüm!!! yani gezmeyi çok ama çok severim. sürekli yeni yerler görsek, yeni tatlar keşfetsek...
*dinlediğim her melodinin ağzımda bıraktığı bir tat var, hatta koku. yıllar sonra bile dinlesem, dinlediğim günlere geri döner, aynı duyguları -iyi ya da kötü- yüreğimde hissederim.
*deniz olmayan bir yerde yaşayamam (büyük konuşma!)
*çocukluktan çıkamadım. hala kuzuyla saklambaç ve elek oyun oynuyorum, karton kesiyorum, şarkılara figürler uyduruyorum(biz uydurukçuyuz)... çocukluğumu yaşamadım mı acaba? yooo çok da hakkıyla yaşadım, ama yetmedi sanırım :)
*ahanda bir tane de fazla yazıyorum. tam bir teraziyim. dengesizim, dengesiz...
şimdi ben 7 kişiye bunu göndermesem içimde patlar mı? booom

Çarşamba, Ocak 20, 2010

tereyağ yutmayı seven yegane çocuk olarak literatüre geçecek.

öhh öhh bana teyeyağ mey!!!

Salı, Ocak 19, 2010

imdat










anane pek bir edepsiz. ağzından kötü bir kelime çıkınca;
-nanne, öyle kelimeler konusma, doğru kelimeler konus! sana kızarım! ağzına acı bibey sürerim. hıııı...
ben de senin o ağzını yerim, tamam mı. olsan da yapışsam şimdi...
çizme denedik. beğenmedi. niye. kahverengi. hangisini beğendin. pembe. duygu yetiiiş, aynısından oldu yine. sırada ne var?

çok bilmiş




oyun kurucu, ters çevrilmiş sofraya hayvanlar konur, döndürülür.
işte ev atlıkayıncasıııı
gerçekten de bu çocuklar mühendis zekasıyla doğuyormuş, anladım.
biz de güzel güzel köreltiyormuşuz onları, maalesef

sürpriz yumurtadan çıkan dinazora dinazor denir mi? denmez!
-anne ben sana doğrusunu öğretiyorum. o dinazor değil. stegosarus!!!
(tübitak kitapları sağolsun, başımıza bilmiş kesildi!)

belki yaşanmamış yaşanacak onca hayaller peşinde koşmak içindir bu masallar...


cumartesi kahvaltısı; ekmeği yumurtaya bandırıp gözyaşı yemek, ilginç...
ve hayvanlı kurabiyeler, birlikte yapılınca güzel, kirli, bağırtılı, bol gülücüklü :)










dün akşam geziyoruz, ellerin suratımda, yanağın yanağımda;
-anne sen benimsin!
evetevetevet
ve dans. jehan barbur eşliğinde, sallana sallana, yanak yanağa.

Pazartesi, Ocak 18, 2010



teyzesinin kurabiyesi kastamoya gelmişti. annecik nannecik ve dedesiyle. biz de seecanla okula gidecekti ki bir ayak sesi pıtı pıtı bize doğru yaklaşıyor. ol ol ol teyzesi o çirkin pargakları yer. uyanmış da kuzucuk yanımıza geliyor. nasıl mis kokuyor, nasıl sıcacık anlatamam. seni çok seviyorum kurabiyem ve çoookkk özledim.

ne demiş annesine: ben küçükken teyzem beni görmeye geldi.

az önce de telefonda nanneyle konuşuyoruz. nanne onu kızdırmak için kötü bir kelime söyledi. bizim ki hemen: ağzına biber sürerim. doğru kelimeler söyle !!!!

Cuma, Ocak 15, 2010

misafir ol gel bana, börekler açayım sana









ya bu ayten nerden bulmuş da almış bilmiyorum. böyle tabak kadar sofra, minyatür merdane, öyle şirin ki. çıldırdı bizimki. hemen hamur yoğurmuşlar hanıma. açıp duruyor. gelince kalıp istedi benden, tavşan ve kelebek. takılar da büyük ananeden. boynunda pembe tesbih, kolunda gümüşlü nazar boncuklu bileklik, parmağında tek taş yüzük. nereye gidiyor bu kız...

e hali


Anne budugi takalım saçımızaaaa

kad teyzemizin aldığı sıcacık pazeni nannemiz güzeel bir pijamaya dönüştürdü. yatarak kitap okuma kısmı benden tabiki...

internet en çok bu işlere yarıyor benim için. hayalgücümün yetmediği yerde (öyle bir yer yok!) danışıyorum. yaparken çok eğlendik. kuzu en çok sağdaki ne olduğu belirsiz (kedi) şeyi bozarken eğlendi sanırım. file de aynı şeyi yapmasın diye çok uğraştım amaaa zavallıyı kurtaramadım. el fatiha...





kuzu 2010 sonbahar-kış pazar kreasyonunu sunaarrrrrr

deprem

anne, sana bişey diycem. insanların evleri yıkıldı! üzüldüm...
biz de çok üzüldük kuzum, allah yardımcıları olsun...

Perşembe, Ocak 14, 2010

eylülizm







beyaz kaşkolü taksaydım, kadir inanır gibi olurdu, değil mi? yine capacity, yine etkinlik, yine pastel, yine hamur...



bu fotoğraflar eskidir!










evet yetişemiyorum, hala işim var. 2 hafta oldu buralara gideli. bir emre klasiği fatih karadeniz pidecisi. yeni tatlar keşfetmeyi seven bendeniz -fkp'yi de ona ben öğrettiim- yine kocamın seveceği bir kahvaltı bulmakla iftihar ederimmmm. keşke uzuuun süre oturup gazete okuma lüksümüz (duygu sana katılıyorum) de olabilseydi !?! pınay teyzemizin aldığı pamuk prenses yapboz kitabı sayesinde kahvaltı süremizi birazcık uzatabildik, sadece birazcık. e ona da şükür, yoksa hiç oturamazdık.