Perşembe, Mayıs 26, 2011

serenade nadia...

Kitap Hakkında:
 Roman okumak istiyorsanız…
Her şey, 2001 yılının Şubat ayında soğuk bir gün, İstanbul Üniversitesi’nde halkla ilişkiler görevini yürüten Maya Duran’ın (36) ABD’den gelen Alman asıllı Profesör Maximilian Wagner’i (87) karşılamasıyla başlar.
1930’lu yıllarda İstanbul Üniversitesi’nde hocalık yapmış olan profesörün isteği üzerine, Maya bir gün onu Şile’ye götürür. Böylece, katları yavaş yavaş açılan dokunaklı bir aşk hikâyesine karışmakla kalmaz, dünya tarihine ve kendi ailesine ilişkin birtakım sırları da öğrenir.

Serenad, 60 yıldır süren bir aşkı ele alırken, ister herkesin bildiği Yahudi Soykırımı olsun isterse çok az kimsenin bildiği Mavi Alay, bütün siyasi sorunlarda asıl harcananın, gürültüye gidenin hep insan olduğu gerçeğini de göz önüne seriyor.

Okurunu sımsıkı kavrayan Serenad'da Zülfü Livaneli’nin romancılığının en temel niteliklerinden biri yine başrolde: İç içe geçmiş, kaynaşmış kişisel ve toplumsal tarihlerin kusursuz Dengesi.


kitabın güzel olması yetmez bazen onu zevkle okumak için.  ruhun en elverişli zamanı gerekir. serenad çok mu iyiydi yoksa okumam için mükemmel zamanda mı gelmişti  diye düşünüyorum. galiba ikisi de, yani mükemmel birliktelik.
 internetten kuzuya kitap sipariş ederken hiç aklımda yokken verdim siparişini. beni al dedi sanki! demek ki zamanını bekliyormuş diyorum şimdi. günümüzün koşturmalı, yaşamayı unuttuğumuz hayatından eskilere götürüyor livaneli. yaşanılan zulmün, eziyetin yanında  max'in aşkı. buruk buruk oldu yüreğim. öyle sürükleyici, öyle elinden düşmeyen bir kitap ki. hani her "an"ı ona ayırmaya çalıştığın cinsten. zülfü livaneli'nin pek çok kitabını okudum. mutluluk ve leyla'nın evi unutulmazlardandı. yanlarına bir dost daha geldi diyelim.
serenad...
hikayeden ayrılmak öyle zor geliyor ki şimdi, hele de bunun üzerine yeniden tutulacağım bir kitap bulmak...