Çarşamba, Eylül 16, 2009

geleneksel cumartesi eğlencesi II







Bunu cumartesilere özel bir hale getirip gelenekselleştirsem, yıllaaar yıllaaar sonra bile anneler çocuklarına cumartesileri farklı maymunluklar yapsa, çocuklar çok eğlense, ben öldükten sonra da eylül ayının 2. cumartesi günü "cumartesi eğlencesi" günü kutlansaaa, hayat bayram olsaaaaaaa
Tamam tamam, ciddi olalım -sulu muyum neyim?- sabah çok eğlendik, resimdeki suratı birlikte yaptık. fondöten (süzme yoğurt) sürdük önce modelimizin güzel yüzüne. yeşil (biber) gözlerinin etrafına siyah maskaramızı(zeytin) geçtik. okka gibi burnunun (sosis) altındaki güzel dudaklarına kıpkırmızı (küçük çilek reçeli) rujumuzu sürdük. gelelim saçımıza; bu güzel modern kesim (rendelenmiş kaşar) eylül hanımın tokasıyla tamamlandı. ve ortaya bu sarışın afet çıktı, hepsi de kuzunun midesine indi. (afiyet olsun, keşke yesin)(tam anne oldum, çıldıriciiimm)ve tabi ki yumurta boyama, vazgeçilmez oldu. göbüşünü yiyormuş kuzucuk.
Bu eğlenceli zamanın mutlaka mahvolması lazım değil mi. mutlu başlayan türk filmleri gibi, hep bir kötü adam çıkıp kıza... bizim kötü adam çanakkale domatesi. 48 kilo, 6-7 poşet kadar, kıpkırmızı, kilosu 1 lira. suçu, akşama kadar beni meşgul etmek. yaaa akşama kadar. tam 27 kavanoz oldu. halam olsa "HAY GİDİM HAY" derdi, canııım. günsel gel de sana da yapalım kız, gerçi sen çoktan yapmışsındır ya, gayretli halam benim :o) kışın mevsimi olmayan sebzeleri eve sokmayan bendeniz, buna katlanmak zorundaydım. iyi de oldu. ağız tadıyla yeriz inşallah...
Cumartesiler sadece sabahtan oluşmuyor tabi ki; akşam da eğlencemiz civcivle sürdü. çok sevdiği şeyler olunca kuzu şöyle diyor; "bayıldımmm" civcivin göbüşü, totişi, kafası, gagası ayrı ayrı yendi. ohhh yarasın....
kuzu-bu: istediği birşey olmadığında ağlarken, gözünden yaş bile gelmiyor diye dalga geçiyordum, en son ağlarken, "gözümde yaş vaaar" diye ağladı, koptuk!!
kuzu-bu II: bir de artık ağlarken dikkat çekmek için "karnım ağrıyooo" diyor, ilacı ilgi, kucak. zaten yemek yaparken, anne sen iş yapma, iş yapma diye eteğime yapışıyor, alışmış çocuk, hep oyun, oyun, oyun

tıp kitapları okuyoruz...








doktor oldun ama kitap okumayı ihmal etmiyorsun kuzu. hop hop, top top ve zıp zıp hasta olmuşlar, doktor möö onları muayene etmiş. okuduğumuz kitapta da doktor var, ay bu kız çıldırdı, doktor mu olacak, aman allahım!!!

resim defteri yetiştiremiyorum anacığım, boya boya nereye kadar. atam çiz, ayıcık çiz, gitay çiz, bağlama çiz, babanneyi çiz, öyetmen çiz, çiz babam çiz. dikkat, boya yaparken bile steteskop boynunda, aşk bu aşk...