Çarşamba, Mart 03, 2010

benler

anne ruhum devrede;  evimde olsam, yemekler yapsam, dekorasyonla ilgilensem, yeni şeyler denesem. evimin kadını çocuklarımın annesi olsam modundayım (60'lı yıllarda yaşasam çok iyi ev kadını olurdum diye bir iddiam vardı bir zamanlar).günlere gidiyorum, ilginç tarifler deniyorum, alışveriş, gezme derken; iş kadını ruhum devreye giriyor. çalışma hayatı gerek bana, evde hayat geçer mi. bana ait bir yer olmalı. komşu fırın şubesi açsam ya (istedim ama vermediler). güzel kokular içinde güleryüzlü bir işletmeci olsam. kuzuyu okuluna bırakıp koştura koştura dükkanıma gelsem, tazecik bir bademli kurabiyeyi mideye indirsem, tadına vara vara. akşamları bol gezmeli geçse. yeni yerler keşfetsek boncuğumla, bol sohbetli... yurt dışına mı taşınsak? yeni insanlar, görülecek yerler.derken seyahat ruhum fırtlıyor. dünyada görülecek ne çok yer var, hepsine nasıl yetişirim. sırt çantamla  tibet senin,  avustralya benim :) hayır hayır, yerleşik hayat olmalı. etrafımda tanıdıklar olmalı, aynı dili konuşmalıyız bakkalla, yabancı gözler bana göre değil diyen memleketçi ruhum devreye girmiş bile. ünye'de mi yaşasak acaba. sakin günler, su böreği, baklava, ev gezmeleri.sürten ruhum taksimi buldu çoktan, pasajlar didik didik edildi. görmediğim ara sokak kalmasın, incik boncuk almalıyım, hatta yapmalıyım. hiçbir filmi kaçırmadan, orda burda fink atmalıyım. melankoli gelmeee. sadece deniz sesi, kokusu.birkaç adım var aramızda. yayılmışım hamağa, elimde uçurtma avcısı. hafiften güneş, beyaz tüller. sıcacık kumlara basıyorum ve serinliğin ortasındayım. sırtüstü yatarken denizde, hiç dinlediniz mi o maviliğin sessiz sesini.  ayy çık çık dayanamıyorum, atlarsam şimdi marmara'ya hayallerin hepsi cup suya...