Cuma, Mayıs 28, 2010

uzak

ha bu arada aldığımız bir bilgiyi esgeçmeyelim;
kuzu ciciannesine sorar;
-cicianne, kastamonu çok uzak mı? beni götürür müsün? figen teyzem var benim orda...
tabi bunu duyan teyze erir erir erir...

küçük arı

ne zor gelirdi otobüsle eve gitmek, tıkış tıkış, havasız. beklemek gelmesini ya da ucu ucuna kaçırmak. bu nasıl zevke dönüşür ki, eskiden olsa gülerdim. sırtım, boynum da ağrıdı, havasız da kaldım, hatta birgün peşinden koştum ama yakalayamadım. ama öyle güzeldi ki bu 4 günlük maceram :) beklerken haliç'i ve gün batımını izlemek, keşke küçük bir fotoğraf makinem olsaydı da bu muhteşemliği sadece beynime kayıt etmeseydim diye söylenmek. 4 saat yetti bana, 1'er saatten 4 gün. taksim-beylikdüzü. yol arkadaşım yetti bana, Küçük Arı. dilo'ya bir teşekkür önce, o tavsiye etti, maymuuun. en kısacık zamanlarımda bile okumak istedim. hayattaki en ufak şeyler nelere yol açıyor...aldığımız kararlar önümüzdeki yaşamı ne denli değiştiriyor... dün akşam öyle bir yerindeydim ki, yüreğim sıkıştı, doğruldum, kitabı kapatıverdim, sanki ben kapatınca yazılanlar değişecekmiş gibi. sonra açıp okumaya devam, az kalsın durağı kaçırıyordum. 1 sayfa kalmıştı ve ben yolda yürürken okuyabilir miyim acaba derken buldum kendimi, komik. asansörde devam tabi..
ve bitti, yüreğimde koca bir yumru bırakarak...

ve sorular başlar...

babacık sorar;
-eylül, kardeş ister misin?
-evet isterim, kardeş bakkaldan mı alınıyor???