Salı, Ocak 19, 2010

imdat










anane pek bir edepsiz. ağzından kötü bir kelime çıkınca;
-nanne, öyle kelimeler konusma, doğru kelimeler konus! sana kızarım! ağzına acı bibey sürerim. hıııı...
ben de senin o ağzını yerim, tamam mı. olsan da yapışsam şimdi...
çizme denedik. beğenmedi. niye. kahverengi. hangisini beğendin. pembe. duygu yetiiiş, aynısından oldu yine. sırada ne var?

çok bilmiş




oyun kurucu, ters çevrilmiş sofraya hayvanlar konur, döndürülür.
işte ev atlıkayıncasıııı
gerçekten de bu çocuklar mühendis zekasıyla doğuyormuş, anladım.
biz de güzel güzel köreltiyormuşuz onları, maalesef

sürpriz yumurtadan çıkan dinazora dinazor denir mi? denmez!
-anne ben sana doğrusunu öğretiyorum. o dinazor değil. stegosarus!!!
(tübitak kitapları sağolsun, başımıza bilmiş kesildi!)

belki yaşanmamış yaşanacak onca hayaller peşinde koşmak içindir bu masallar...


cumartesi kahvaltısı; ekmeği yumurtaya bandırıp gözyaşı yemek, ilginç...
ve hayvanlı kurabiyeler, birlikte yapılınca güzel, kirli, bağırtılı, bol gülücüklü :)










dün akşam geziyoruz, ellerin suratımda, yanağın yanağımda;
-anne sen benimsin!
evetevetevet
ve dans. jehan barbur eşliğinde, sallana sallana, yanak yanağa.