Çarşamba, Eylül 10, 2014

isterdim, nolmuş!

    ben hep ne isterdim bilir misin blog? yo, bilmezsin bunu, zira sana hiç söylemedim, hatta ne zamandır düşünmedim bile. eski zamanlarda doğmuş olmalıydım ben. kütür kütür karı olurdum yeminle. okumuşluğum falan olmamalıydı, bilmişliğim de azalırdı (belkiii). 3-5 çocuk doğururdum, he manyağım ben anlamadın mı hala. dur hele, bozma. n'olcak blog, toprak büyütürdü onları. herifim değişmesin mümkünse,  hangi devirde olsa ölürüm bu adama. basma elbisemle de beğenir miydi acaba beni?(cevap beklenir) gerçi bu da bir fantazi konusu olabilir :))
    bağ- bahçe yapmalı, toprakla kaynaşmalıydım. bir lokmacık balkonda bile neler büyüttüm bee. tazecik yemekler yapıp, hadi çocuklar yemeğeee diyerekten bahçemde çoluk çocuk yemeğe oturmalıydım. elde çamaşır yıkamakla, bulaşıkla yorulmalıydı bu vücut, trafikte değil . sinir yok, stres yok. konu komşuyla laklak, şimdi de çok severim ha, akşam kahvelerimiz meşhur.neyse dur yaa. çoluk çocuğu uyutup bahçede cırcırböceklerinin eşliğinde kahve keyfi yapıyorum herifimle şimdi,  ohhh. tüm yorgunluğunla gir herifin koynuna yat şimdi. tadından yenmez yeminle..
dünya döndükçe umut fakirin ekmeği, ye fatoş ye..

Çarşamba, Eylül 03, 2014

afyonu patlamayanlar

     evet sabah sabah zor kalktım yine. sürünerek giyindim, yine tarak görmedi saçlarım, sürüklenerek de çıktım kapıdan. temiz sabah havasını alınca "titre ve kendine gel" didim, çalıştırdım arabayı, açtım radyoyu, güzel bir güneş, keyfim yerine geldi.simitçiye girene kadar..
      ara sıra gittiğim bir yer. çok uğrak, yol üstü, simiti de; şaşırtıcı belki ama aynı markanın başka şubelerinden daha güzel. ben öyle düşünüyorum yani.sahibi olduğunu düşündüğüm bir kadın ve çalışan iki kadın daha var. çok prensipliler!  "günaydın", "hoşgeldiniz", "ne isterdiniz", "iyi günler"  kelimelerini kullandıklarını hiç duymadım. gülümsemek hiiç yok, zira tebessüm kırışık yapar.
     bugün çok şanslıydım çünkü mağaza sahibi olduğunu düşündüğüm kadın ilgilen(me)di benimle. geldiğimi gördüğü ve simit tepsisinin önünde olduğu halde fırına yöneldi, oyalandı. tekrar simit tepsisinin önüne geldi ve ne istediğimi sormadı. kaldırıp başını yüzüme de bakmadı. ama tepsinin başına geçti ya; otomatik olarak siparişimi söyledim, o yine hiiiç bakmadan kese kağıdına koydu, kasaya yöneldi. başka birşey ister misiniz dedirtip onu yormamak için hemen peynir ve zeytin ezmesi istedim, onları da keseye attı. taşımam güç olacaktı ve ben haddimi aşarak poşet rica ettim. anaaam, "poşet yok!!" dedi daha büyük bir kese kağıdı daha çıkarıp ona koydu, huhh. 10 lira verdim ve öyle bir "1 liranız var mı" dedi ki;
Adventure Time Adventure Time Gif animated GIF


 eyvah! şimdi boku yedik. pusmadım! kıllığına yok deyip kasada bozuklarla uğraşmasından manyakça zevk aldım. gülme yaww, bu da benim intikamım. suratına patlatacak değilim ya :))

Salı, Eylül 02, 2014

hmmm eylül..

 koca yaz hemencik biter, nasıl geçtiğini hiç anlamadan demiştim. geçti sahi..
şimdi kuzumun ayı geldi, güzelim eylül. kızıl, ılık, yumuşak, dingin, ferah, asil, huzurlu eylül.
kuziyle bol bol gezmeli yine bu sonbahar. çok sevdiği ortaköy'e gidip kuşları sevindirmeli, florya'da pozalak toplayıp eve depolamalı, hatta vapur keyfi yapmalı. 
son birkaç kez ayakları denizle buluşturup kumlara yatmalı, deniz kabukları çantaya..
günbatımında ruhuna enfes bir ziyafet çektirip,
sevgiliyle iki kişilik gezintiler yapılmalı.
kanepeye yayılıp eski güzel filmleri izlemeli en çok da, koyun koyuna, üzerinde pike, yanında çikolata..
ve dinlemeli



tek gününü bile zayi etmeden yaşamalı eylülü..

Pazartesi, Eylül 01, 2014

eti kemik geçiyor :P

ya ben bu kolda saati gördükçe içim bir tuhaf, bir hoş. 
büyüdü değil mi?