Çarşamba, Şubat 24, 2010

yavaş yavaş







birikmiş ünye fotoğraflarını ve anılarını artık yayınlama zamanıdır. uzun zamandır tatil yapamayan bendenize çoook iyi geldi bu kaçamak. ama aynı zamanda çok da kısa. bir daha 1 haftalığına mı? aslaa
gece 00:30 da uyutmayı başarabildiğim kuzuyu sabahın kör 7'sinde uyndırmaya çalışırken, başarısız uğraşların sonunda sihirli kelimeler ağzımdan dökülüverdi, ünye'ye gidiyoruz annecik, hadi kalk. birden açıldı gözler faltaşı, hemen doğruldu yatakta, hadi gidelim. klasikleşmiş bir rötar vakasından (uçağın içinde 1 saat) sonra hiç beklemediğim şekilde yolculuğumuz sorunsuz geçti. acaba durmaz mı, kendi koltuğunda oturmak istemezse diye düşünürken, kuzu hanım beni şaşırtarak tam bir hanımefendi modunda, kitaplarını okudu, çikolatasını yedi, dergilere baktı, sohbet ettik. indiğimizde istanbul'un dondurucu havasından eser yok, ortalık yanıyor, bir güneş ki bahar gelmiş memlekete. 1 saat kadar da otomobil yolculuğundan sonra nihayet varış. ve annemle babamın yeni mabetleri :) öyle güzel ve öyle büyük bir ev ki, bir burada 500 milyarcık versek alamayabiliriz.
ve ablaya kavuşma. bu kadar mı sevilir bir insan, içine soksa doyamayacak kızı. her anını ona sarılmak, elini tutmak ve yüzünü ellerinin arasına alıp ordan burdan öpmekle geçirdi. arada da ablasını yere yıkıp üzerine çıkarak sarılıp öptü. deli dana. önceleri alan memnun satan memnun geçen bu durumlar, göksu'nun son günlerde daralmasıyla acayip bir hal aldı. bütün bunlar yetmezmiş gibi kimsenin ona dokunmasına da izin vermedi. göksu beniiim, dokunma.
yemek yenecek, mümkün değil. zaman öyle şeylerle harcanamaz. kendi yemediği gibi, göksu da yememeli. göksu sen acıkmadıııın. uyumak da aynı şekilde. göksu uykum çok geldi, uyumak istiyorum derken, hanımefendi onun yerine kararlar aldı, uykun gelmedi göksu, hayır uyumıycaksııın. bu arada 6,5 saatlik uykuyla gece 11'de zor uyudu. zombi...

Hiç yorum yok: