Cuma, Eylül 28, 2012

sonsuza dek

 yayınlayamadığım manzara, oh be rahatladım. o gün önce kitabevinde aldık soluğu. herkes beğendiği kitapları seçip incelemeye koyuldu. böyle anlarda mest oluyorum, bir köşede o bir köşede ben, içine 18'lik kız kaçmış zillinin. çarşambanın kitap günü olması önemli, bu hafta "ay-ay'ın kitabı"nı götürecek belli ama diğer haftalara hazırlık yapıyor sanırım. sonradan öğrendiğime göre de kitabı öğretmeni yine ona okutmuş ve bizimkinin totosu göklere çıkıp daha da inmemişti. neyse kuzuya 2 kitap 1 dergi, bana da 2 kitap alarak müdavimi olduğumuz florya'da aldık soluğu. misssler gibi havayı çektik içimize. aşağı inerken neler yaptığından konuştuk. fen-matematik dersleri varmış, deney yapmışlarmış, suya hava pompalamışlarmış, blablabla...ne öğrenmiş, Her yerde Hava varmış. peki suya hafif birşey bırakınca yüzüyormuş, taş atınca batıyormuş. o zaman gemiler ağır olduğu halde neden batmıyormuş? ece demiş ki, ne kadar çok şey biliyorsun (gökkuşağının renklerini sırasıyla sayabildiğinden) , sen bilim adamı olmalısııın!
dün elbise bakalım dedik, ekimde edacığın nişanı var, hanımın giymeye birşeyi yok. birkaç mağazaya girdik, her gittiğimiz yerde beğenmedim, süslü istiyorum, pullu olsun nidalarıyla beni çıldırttı. galiba dün de içine kokoş kaçmıştı. ama zaten beğenilecek hiç elbise yoktu bence de. neyse bir ara kolumdan tutup oyuncakçıya sürüklediğini farkettim beni. yaaa ben istemiyorum annecik diyerek girdim içeri, laflar çat çat;
-bak ben senin için (sanki bana elbise baktık) mağazalara girdim, sen de benim için buraya girmelisin. zaten girmezsen sonsuza dek seninle mağazalara girmem!
girelim diye yalvardığın günler de geleceeek, bekliyorum, nihahhahhah!!!