Perşembe, Nisan 30, 2015

S.H.B.M. #episode III



ve maceranın sonu! çok yoruldum, bu kadar sürtme yeter bana. uykusuz gözlerim, ağrıyan ayaklarım, offf. evimi özledim, yemek yapmayı, kanepede sızmayı..





şaka lan şaka, yedin mi yoksa. turpppp gibiyim alimallah, gezdikçe güçleniyor güçlendikçe geziyorum hahhahhah. 

dün beklenen buluşma gerçekleşti gerrymle istiklal'de. allahım bu bir rüya mı? hep konuştuğumuz ve bir türlü birlikte gidemediğimiz bir sokak köftecisi vardı kabataş'ta, hadi dedik ona gidelim. yokuş aşağı vurduk kendimizi. ahhh o sokaklar, ne çok gezdik biz seninle dostum oralarda. nasıl da özlemişim o çeşitliliği, farklılığı, dükkanlarını. biz epeyyyyce yürüdük, birazdan varırız, işte şurada diyerek beni oyaladı zilli. geldik mi stadın oraya kadar offfs. sonra bi de baktım kamışım yerde. üzgünüm okuyucu bu espri bilenlere özel, ne kötüyüm yaaa.  neyse köfteci kapanmış! bunu gören ben kendimden geçtim, gerrynin saçından tuttuğum gibi yerden yere vurup ağzına burnuna patlattım, vurma dedikçe daha çok vurdum vurdum vurdum.. hayali bile iyi geldi. totomuza baka baka fünikülere binip taksim'e geri. 


keyfi bozmadık tabi, istikamet tantunici. ya ne biçim kelime oldu bu tantunici :) ama çok lezzetliydi be, offf özledim şerefsizim. cihangir bizi bekler dedik ve pergelleri açtık. yer bulmak için 3. dünya harbi çıkarmak gerekiyordu da bizim asker çok uyanık, milleti gözüyle dürter, kalkacağı yoksa da korkudan kalkar zavallıcık. yerimize kurulup bolca laklak. ve ara sokaklar bizi bekler..




balkon yıkayan bir teyzenin kafamıza su döktüğünü yazmasam mı acaba? puhahhah ferahladık be. hadi kahve içelim artık, mandabatmaz bizi bekler dedik de o ne ya, karşısındaki binada tadilat var, sokak zaten daracıktı hiç kalmamış. kalan yerde de insanlar deve güreşi yapıyor. avucumuzu yalayıp devam ettik. karaca var dedi hatun, oraya gidelim. hobbaaa o da kapalı. bizi sokak kahvesi paklar dedik ve ohh bi kahve içebildik. kahve sigara sohbet, muhabbet sigara çay, sigara sohbet cicciii kuşşşş kahkaha.., 

hadi yürüyelim biraz. "ya gerrym, biz bugünü çarşamba sanıyoruz ama cumartesi mi acaba?"
nasıl bir kalabalık ama hiç mi rahatsız etmez. çok özlemişim çokkkk. meydanın yakınlarında tramvay arkasında bir grup müzik yapıyordu. coştukça coşuyor insan bu istiklal'de. sonunu yakalamışız be ya.. son son oraletlerimizi içtik, yağmurda ıslanarak caddeye veda ettik. 

ne kadar az ama ne kadar çok gezmişiz biz bu sokaklarda dostum mou..




Çarşamba, Nisan 29, 2015

sürtmeye hasret bünyenin maceraları #episode II

     eveeettt, yine düştük yollara. ayh içim nasıl fıkır fıkır anlatamam. yine trafik olmaz, rahat rahat gider bineriz motora derken hooop dedi trafik, geçemezsiniz! ya sahil yolu nasıl tıkandı cankurtaran'dan sonra. öyle ki el frenini çekip bekledim bir ara. olsun dedik, durduramaz bizi! 1,5 saatte sirkeci'ye vardık, vazgeçmek yok! 

     sanki yıllardır binmemişim motora, nasıl keyifliydi. ilk kez görmüş gibi baktı gözlerim sirkeci'ye, galata'ya, manzaraya hayran hayran. tenim boğazın rüzgarıyla tatlı tatlı üşüdü. güneş bile bir başka batıyordu, gerçekten. koşmak, yetişmek, saat yoktu da ondan mı? 


kuzguncuk vardı rotada. orası nasıl anlatılır ki. kalbimi buraya koysam, okuyan birkaç dakikalığına hissetse.. hayatın yavaş aktığını hissettin mi hiç? esnafın sokakta muhabbet ettiği, herkeslerin birbirini tanıdığı, minicik dükkanlarda çok güzel şeylerin satıldığı.. belli ki herşey huzur için ve huzurla yapılıyor. sanki yaşam telaşesi, para kazanmak, kariyer yapmak hiç uğramamış oraya. her masada koyu bir muhabbet var, içine girmek için can attığım. sanane deme ya, istediğim bu benim. çok tatlı bir kızın çoook tatlı çikolatalar yaptığı dükkanına gittik. lebosi chocolate. işe bak, çikolata yapmak, gel de delirme. envai çeşit denemiş, limonlu, frambuazlı, naneli, yabanmersinli, narlı, portakallı ve hatta kekikli. hele mavi bir tane vardı, ki ben neli olduğunu hatırlamıyorum, işte ona bayıldım. her birini sevgiliyle tatmak mıydı bu kadar tatlı yapan çikolataları?




ardından yine çok cici bir yerde sitare'de menemen ve mıhlama yedik, mmm nefisti. domatesi mi güzeldi çayı mı, yoksa karşımdaki yakışıklı mıydı sebebi bunca lezzetin?

bitmedi! 

çengelköy var sırada, çınaraltı. süper baba sevenlerin içine işlemiştir muhakkak. al sana ruhu olan bir mekan daha. çay ve sohbet ikilisine deniz de katılır orada, boğaz ve köprü de. bizimkine minik bir bebek de katıldı bu kez, ali :) yeni arkadaşlar, yeni muhabbetler, hadi bakalım..

vapurla döndük ardından, bu kez karanlıkta. yine göz bayramıyla..





eylemlerimiz devam edecek..



Salı, Nisan 28, 2015

sürtmeye hasret bünyenin maceraları #episode I

     eveeet, benim eşek kafalı kızım "ben bu hafta gidicem, tatilde burada durmak istemiyorum, gezmek istiyorum" diye resti çekti. kime çekmiş bu böyle gezente, allahallah! ve gitti! izmir'e..

     e bizim bünye alıştı terkedilmeye, koymuyor artık gitmesi. alan memnun satan memnun. ipini koparmış gibi iş çıkışı kendimizi yollara vurduk ve inanılmaz bir şekilde hiç trafik yoktu. nasıl güzel bir hava, sokaklarda az sayıda insan. yahu piyango çıksa bu kadar sevinemezdim.

     bebek'te denize nazır oturduk, birşeyler yedik, başbaşa kalmaya aç ruhumuzu doyurduk. bolca sohbet ve deli manzara. günlerin uzaması ne güzel birşey ya, keşke saatleri hiç geri almasalar. sahilin keyfini gün ışığında ayrı, batımında ayrı tattıktan sonra yeniköy'e yollandık. burada pastalarımızı yedik. methini çok duymuştum lakin fazlasıyla beklenti içine girmişim sanırım, bence mükemmelden uzaktı. neyse konumuz bu değil, amaca hizmet etti, önemli olan da bu. zira amaç tüm birikmiş yorgunluk ve stresi gez, konuş, ye, bak, sev, duy, hisset yöntemiyle vücuttan defetmekti. sonuç; fazlasıyla başarılı!

     eylemlerimiz devam edecek, tek yol sürtmek..



Pazartesi, Nisan 20, 2015

hüsnü arkan

cuma akşamı nasıl şahaneydi anlatayım mı? 


bu muhteşem insanın konserindeydim. yarısı dolu bir salon nasıl da samimi oluyormuş. az kişiyle paylaştım şarkıları, sanki sadece bana söyledi bir ara. bu nasıl bir sestir allahaşkına ya, nasıl bir yürek yazar bu sözleri, hangi şarkıya başlasa yüreğim pırpır etti. kiminde gözlerim doldu, ne yalan söyleyeyim. ama "5 mayıs" ı söylerken özellikle içim şişti şişti. o salonda bir sigara yakaydım iyiydi. hoşgeldin, senin gibi, gemi, ilk aşkım, zerdaliler, kadıköy'den ve dahası. yaklaşık 1,5 saat sürdü, hiç yetmedi biliyor musun? sabaha kadar dinlerdim ben onu. geçmişime damga vurmuş ve ömrüm boyunca dinleyeceğimi bildiğim o güzelim şarkıları..



Çarşamba, Nisan 15, 2015

Çarşamba, Nisan 08, 2015

bilmece


benim adım iki hece
çalışırım gündüz gece

(saat)

kuzinin cevabı;

ANNE

no comment..





Salı, Nisan 07, 2015

sus!

bu nedir bu, bil bakalım!

aptallığın, cahilliğin, dangalaklığın ispatıdır!

2-3 dakika erken çıkanı tespit edip, bunu da utanmadan yazıyla gönderen, üstüne de savunma isteyen cahil zihniyet! sen git de önce 8 saat boyunca bu insanlar işe yarar ne yapıyorlar onunla ilgilen! tabi bunu bize havale ederek insan kaynaklarına "bu ne lan, dalga mı geçiyorsunuz" demeyen müdürümüze de bir alkış lazım.  


küçük işlerle uğraşan büyük makamlar benim kaderim mi? istifayı basmazsan  şikayet eder, bikbikbik söylenir, sonra da kaderim yazar susarsın fatoş hanım, kapa çeneni!

Cumartesi, Nisan 04, 2015

Yersen..

Bugün hava hiç de güzel değildi ve ben 10:30 da kalkmadim. Canım gerrym'le buluşup kahvaltı keyfi hiç yapmadım. Ardından denize ve güneşe nazır kahve eşliğinde sohbet mi? Yok canım daha neler! Müsterih olun tadı damağımda falan kalmadı. berbat bir gündü :)