Çarşamba, Temmuz 21, 2010

öyle mutluydum ki!!!


işte ben bu manzarayla büyüdüm! tadeşim ve babamla sabah kalkıp yüzümü bile yıkamadan bu denize girdim.  bu balkonda dostlarımla sabahladım, yaramazlıklar yaptım. güneşin doğuşunu karşıladım, batarken hüzünlendim. burada aşık oldum. kimler geldi, kimler geçti bu evden. şimdi kuzum bakıyorken balkondan, ben seyrediyorum onu, tıpkı annem ve babamın figen'le ikimizi seyrettiği gibi. onun da anıları olsaydı ya burada, aklından hiç silemediği, yüzünde tebessümün belirdiği..

yol kenarındaki çamları dedem belediye başkanlığı sırasında diktirmiş, şimdi ünye'nin neredeyse simgesi. deniz kenarındaki akasyaları ise babam kendi elleriyle dikmiş, küçükken. göğsüm kabardı :)

hiçbir deniz daha güzel değil benim için, kendi deyişimizle "evin önümüz". şöyle ışıl ışıl olduğunda hava, deniz de çarşaf  gibi olunca, suyun üzerinde ağaçların yansımasıyla yüzersin, sessiz. sırtüstü yatınca denize, kulakların denizin içinde, kendince bir şarkı tutturup bırakıverirsin herşeyi. sonra volta'ya (babamların ortadaki kayaya verdikleri isim) bir ziyaret. varsa midye de toplardık eskiden, arka bahçede sacın üzerinde cızırdayarak pişirirdik. yanına taptaze ekmek, bahçeden domates, biber. yaşlanmak bu mu acaba, eskiyi çok özlemek mi?


2 yorum:

Karmakarısık dedi ki...

o balkonda gizlice içtiğim sigaralar,ahmet amca gelince nerede söndürecem diye dört döndüğüm balkon,hüzünlenip ağdağığım ,hep birlikte sabahlayıp(sen hariç çünkü sen her zaman gözünü dinlendirirsin) sabaha karşı tıkındığımızve güneşin doğuşunu izlediğimiz balkon,okey macerası ve ayşe teyzeyle oynadığım lanet kağıt:),yengeç var diye giremediğim deniz, yaptığım ütüler, aceleyle süpürülen yerler, balkondan aşağıya yediğim bir kova su,böcek var diye oturamadığım çardak,evin dolup taştığı ama kimsenin ruhu duymadığı , hep güldüğümüz hep neşeli olduğumuz günler,daha neler neler...(o da bizde kalsın)

fatoş dedi ki...

mazi bize biz maziye bakınca...