Cuma, Ocak 07, 2011

özgürmüşüz hepimiz...

sevgili pınar ne yaptın sen?dünkü yazından sonra aklıma öyle çok şey geldi ki ! şu eskiden oynadığımız oyunları, çocukluğumuzu yazmak lazım dedim, ne olur ne olmaz kuzulara lazım olur belki birgün (keşke) ...

biz tadeşim'le deli gibi sokak seven ve eve hiç girmek istemeyen tiplerdendik. klasik, akşam ezanı okununca koşarak eve gidenlerden. tabi annem de klasik olduğundan bizim sokağa çıkmamızı, kirlenmemizi hiç sevmezdi. sokak kokuyorsunuuz, çabuk banyoya. şimdi farkettin mi anne, kirlenmek çok güzelmiş aslında.

evin çevresinden çok çok uzaklaşamazdık, korkardık annemden. evin çevresi dediğim de koca mahalle canım. herkes tanıdık, herkes arkadaş!

elimizde kiremit parçası, çizen herhangi bir taş ya da tebeşir nereyi bulsak sek sek. kendimizce koyduğumuz kurallar, geriye sağdan dönmeliydin, parmağının ucu çizgiye geldi, haydaaa

çinçan ve pimpon var tabi, en favori. lastik ya da ip bacaklarda, saatlerce oyna dur. hava çok kötü olduğunda evde de devam edildiği için baştacı. en iyi zıplayan kraliçe olurdu bunlarda. bizim kraliçemiz emoş. kalçalara gelindi mi herkes patlar, emoş kazanırdı.

bahçedeki asma bakkalım olurdu, bana alışverişe gelen müşterilerim vardı tabi. oradan buradan malzeme toplarken ne çiviler ne teller gördü bu vücut. tetanoz aşılarımın sayısını bilmem gerçekten. en fenası da sana birşeyler batmış, canın yanmış ama korkudan annene söyleyemezsin. zaten gördüğünde yediğin fırçalardan acını falan unutuverirsin. sağol anne, acılarımı geçirdiğin için :))

çamur ne kıymetliydi bizim için. envai çeşit mutfak eşyası yapardık. hayalimiz kurutup boyamak, sonra da devamlı onlarla oynamak. ama ne mümkün, kuruyunca çatlardı hepsi. ama yılmak yok, bir daha bir daha.

mahallede ısırgan pek çoktu. oradan oraya koşarken hele de yazsa illa ki yanar o bacaklar. ama her derdin çaresi var. ısırgan kaç otu! ısırganın yaktığı yere bu otu sürekli vurarak geçirmeye çalışırdık. ama sihirli cümle yoksa geçmez "ısırgan kaç, tazı tut" hızlı hızlı söylemelisin, unutma!

cicannemin evinin arkasında boş bir alan vardı. her yıl fındık kapçukları (yani sizin fındığın dışında resimlerde gördüğünüz yeşil koruyucu kısım) oraya doldurulur sonra alınırdı. kapçukların üstüne gayet yüksekten sıra olup atlardık. ne manyaklık! atlayan hemen toparlanır tekrar sıraya geçer. bir keresinde atladığımda dizim  çarpmıştı da dişim kırılmıştı. kimse bilmedi tabi, arka dişti ne de olsa hahhahhah

kar yağdığında kat kat giyinip lahana gibi tüm aile dökülürdük sokağa. yuvarlanmaktan üst baş sırılsıklam. kimse birşey de demezdi hayret. şimdi olsa ay ıslandın, hasta olursun, dikkat et. bahçedeki ağacın dallarına kar topları tuttururduk. belli bir mesafeden herkes aynı hizada yatarak topları vurmaca. ha bir de gruplara ayrılıp bildiğin siper yapıp ( siper hazırlanırken herkes birbirini beklerdi centilmence) hurraaa savaş. figen'in bir fotoğrafı vardır, içine kar kaçmış, ağlayan bir tip (tipini yerim) eve gittiğinde sobanın başında ısınırken heryerlerimiz sızlardı. kar gece yağarsa da  babam çıkarırdı bizi. sahil boyu izleyerek yürürdük.

sokakta çişimiz gelince asla eve gitmezdik! gidersen bir daha çıkamayabilirsin, deli misin? hemen kuytu bir köşe bulup işini hallet.

avucumuza başparmağımıza yakın bir yerden bastırınca kırmızı bir nokta çıkardı, belli belirsiz. o varsa sende yaşadııın. çetenin üyesisin artık. bir isim bulup kendimize noktayı tuta tuta delicesine koşardık mahallede, bağıra bağıra, düşe kalka.çok yaram vardır benim, belli olan olmayan. hiç acımadı ki...

yaz günleri uyandığımız gibi, yüzümüzü yıkamadan denize giderdik, evin önüne. delicesine yüzerdik o cam gibi suda. sonra babamla midye toplardık, kayalarda midyeleri temizler, bahçede ateş yakar, sacın üzerinde cızırdatırdık onları, yanında tazecik ekmekle. kokuyu duyan gelirdi. teklif yoktu ki o zamanlar! müsaitseniz 3 gibi geleceğiz, rahatsız etmiyoruzdur inşallah, cık cık cık.

kilimimiz vardı, istediğimiz yere kapak atardık. oyuncaklarımızı serer evcilik oynardık.

bir keresinde evde kovalamaca oynarken emoşla, kolum kapının buzlu camına girmişti. ama ne kanama. kendimizce tütün koyduk, sardık sarmaladık. annem görmeden o akşam yendemlere kalmaya gitmiştim. ben yokken eve gelip kapıyı gördüğünde anlamıştı ama iş işten geçmişti. kolumda kocaman yara izi durur hala. ha ben bunu yaparken, yani kovalamaca oynarken öyle küçük falan da değildim, orta 1-2 falan, koca kız!

okulumuza, bakkala bir sürü yere kendimiz yürüyerek giderdik.öcüler yoktu sokaklarda, herkes kollardı birbirini hem. bilirdi herkes senin kimin kızı olduğunu.

çamlığa salıncağa binmeye gitmek ne kıymetliydi. en yükseğe ben çıkıcam, babaaa. şimdi heryer salıncak, kaydırak, üstünde bir çift göz olmadan gidebilen çocuk yok.

güzel güzel kapatmalıyım bu yazıyı, sanki herşey eskisiymiş gibi. endişelerim beni sarıp sarmalamadan. bugün bari öyle hissetsem, olmaz mı?

12 yorum:

Karmakarısık dedi ki...

sabah sabah beni hem güldürdün hem de endşelerimi arttırdın. Bizim çocuklarımız bunları yaşayamayacağı bir ortamda mı büyüyecek, çamuru toprağı bilmeden.Kilimi olamadan...Kaçalım buradan:)

Unknown dedi ki...

Lupinin güzel annesi,neler yazmışsınnn..ne güzel olmuş..
Ah,aha nasıl güzel bir çocukluktu bizimki...Okurken kendi çocukluğuma döndüm,süpersin....

fatoş dedi ki...

ah apla, nereye kaçalım...

fatoş dedi ki...

pınar, unutmuşum harbiden boyna kadar da oynuyorduk, doğru vallahi. bu akşam bir ip bulsam da oynasam mı kuzuyla :))

Hande dedi ki...

Çok güzel yaşmışsın canım, ben geçmişe gittim biraz orda kalıcam sanırım :)

Karmakarısık dedi ki...

apla..bir ev düşün. küçük bir sahil evlerindesin,küçük bir ilçe.Herkes herkesi tanıyor.deniz var, kum var,toprak var,her şey doğal..kendimiz ekiyoruz taze taze yiyoruz:)ne güzel olurdu...kzı salıyorsun bahçeye, gözün arkada kalmıyor...
var mı böyle bir yer

Karmakarısık dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
fatoş dedi ki...

hep kalsak keşke hande :))

fatoş dedi ki...

abla, bul gelmeyenin...

Beyoş dedi ki...

Totoşum okadar güzel yazmışsınki okudukca hep sizin cocukluğunuz aklıma geldi eskilere gittim inan gözlerim yaşardı okurken diceksinki alıcak ne var ama elimde değil senin yazıların beni çok duygulandırıyor.Çocukluğunuz figenle senin hallerin gözümün önüne geldi çok güzel tatlı çocuklardınız.Seneler nasıl eçiyor görüyorsun çocukluğunuzu çok güzel yaşadınız bizlerde öyle şimdiki cocukları görüyorsun en azından Eylül sokağa cıkıpta sizin cocukluğunuz gibi özgür oynayamıyorlar.Benim güzel akıllı totoşum ilerde bir kitap yazsan çok güzel olur.Yaşadıklarını her şeyi okadar üzel yazıyorsunki valla ben duygulanmadan yapamıyorum. Aynı zamanda Dedenlede çok güzel hatıralarınız var onlarda gözümün önünden geçti hele figenin abla gak gış dedem mamalar hazırlamış demesini hiç unutmam. Canlarım benim hatıralarınız okadar çokki anlatmakla bitmez.Sizi çok seviyorum.

Deli Anne dedi ki...

Aman bre! beni benden aldınız derdimiz depreştirdiniz gene..

fatoş dedi ki...

deli anne hep sen mi alıcan bizi bizden heyyyt